Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 22°C
Açık
İstanbul
22°C
Açık
Sal 25°C
Çar 20°C
Per 17°C
Cum 17°C

Hac – Açıklamalı Minhac Tercümesi

Hac – Açıklamalı Minhac Tercümesi

Hac – Açıklamalı Minhac Tercümesi (Şafii İlmihali) – İmam Nevevi

A. HAC VE UMRENİN VACİB OLMASININ ŞARTLARI

Hac, bir farizadır. Keza en zahir kavle göre umre de bir fari­zadır.

Hac ve umrenin sahih olmasının şartı Müslüman olmaktır. Mümeyyiz olmayan çocuk ve deli adına velisi niyet ederek ihramı gi­yer. Mümeyyiz Müslüman çocuğun bizzat eda edeceği hac sahihtir. Hür ve mükellef kişinin ve fakir kişinin bizzat eda ettiği hac farz hac yerine geçer. Çocuk ve delinin eda ettiği hac ise farz hac yerine geç­mez.

Hac ve umrenin vacib olmasının şartları şunlardır: Müslüman, baliğ ve hür olmak ve güç yetirmek (istitaat). Güç yetirmek iki şe­kilde olur:

1- Bizzat Güç Yetirmek: Kişinin hac ve umreyi bizzat yapabil-mesidir. Bunun şartları şunlardır.

a-Yol azığı, azık kabı ve gidiş-dönüş masrafı bulunmalıdır. Zayıf kavle göre, adayın memlekette ailesi ve akrabası yoksa, dönüş için nafakasının bulunması şart değildir.

Bir kimsenin günlük kazancı yolluk ve yevmiyesini karşılar da sefer mesafesi iki merhale kadar uzak ise, kendisine hac farz olmaz. Sefer mesafesi kısa olup, günlük kazancı yolluk ve yevmiyesine kafi gelirse kendisine hac farz olur.

b- Bineğin bulunması: Kendisi ile Mekke arasındaki mesafe iki merhale olan kimse için bir vasıta bulunmalıdır. Bu vasıta ister satın almak, ister kiralamak sureti ile temin edilsin hükmü aynıdır.

Vasıta sebebiyle kendisine şiddetli bir zarar dokunan için tahtırevan ve tahtırevanın diğer kefesine binecek birisinin bulun­ması şarttır. Bir kimse ile Mekke arasındaki mesafe iki merhaleden az olur ve kendisi yürümeye muktedir ise, hac kendisine farz olur. Yürümeye muktedir değilse, hükmü Mekke’den uzak mesafede bu­lunan kimsenin hükmü gibidir.

Haca gidip dönünceye kadar kişinin azık ve bineği, vadeli veya peşin borcundan ve geçiminden sorumlu olduğu kimselerin nafa­kasından fazla olmalıdır. En sahih kavle göre azık ve binek, kişinin muhtaç olduğu meskeninden ve hizmetçisinden fazla olmalıdır. Yine en sahih kavle göre haca giden kişi ticaret malını hac azığı ve vası­tası için sarf etmelidir.

c- Yol güvenliğinin bulunması: Yolda canavar, düşman veya yol kesiciler olup canına veya malına bir zarar gelmesinden korkan kimse için gidilecek başka bir yol yoksa, kendisine hac farz değildir. En zahir kavle göre, deniz yolunda emniyet bulunması ağırlıkta ise deniz yolundan gitmesi vacibtir. Haca giden kişi yol emniyeti sağla­yacak koruyucu bulur da ücretini vermeye muktedir ise, beraberin­de götürüp ücretini vermesi lazımdır.

Mutad yerlerde alınacak su ve yiyeceğin fiyatının uygun ol­ması şarttır. Uygun fiyattan maksat, zaman ve yeregöre fiyatın nor­mal piyasaya uygun olmasıdır.

Her konaklama yerinde binek hayvanı için yem bulunmalıdır.

Haca gidecek kadının beraberinde kocasının, mahreminin ve­ya güvenilir bir kadının bulunması şarttır. En sahih kavle göre, bu kadınlardan birinin yanında mahreminin bulunması şart değildir. Şayet mahremi ücret karşılığında kendisi ile gitmek ister ve kadının imkanı varsa bu ücreti vermelidir.

d- Haca giden kişi şiddetli bir zarara uğramadan binek üzerin­de durabilmelidir. Kör olan kişi için hacın vücub şartlarına ek olarak bir de güdücünün bulunması şarttır. Kör olanı haca götüren kişinin hükmü, mahremi tarafından haca götürülen kadının hükmü gibidir.

Sefıhlik sebebiyle kısıtlılık altında bulunan kişinin hükmü, hacla mükellef olanın hükmü gibidir, yani kendisine hac vacibtir. Fa­kat kendisine mal teslim edilemez. Bu durumda velisi ya kendisine refakat eder veya güvenilir birini tayin ederek kendisi ile birlikte gönderir.

2- Dolaylı Güç Yetirmek: Bir kimse kendisine hac farz olduğu halde haca gitmeyip vefat ederse, hac masrafı terekesinden öden­mek suretiyle yerine bir başkasına hac ettirmek vacibtir.

Sakat olup bizzat hacı eda etmekten aciz olan kişi kendisine hac yaptıracak kişiyi bulmaya ve ücreti misil vermeye muktedir ise, ücretini ödeyip hacı eda etmesi lazımdır. Sakat kişi ücretle hac eder­se, vereceği ücretin daha önce geçtiği gibi bizzat haca giden kişi için belirtilen ihtiyaçları karşılayacak miktardan fazla olması şarttır. Ancak bu ücretin gidip dönünceye kadar kendisine nafakası farz olan kişilerin nafakasından fazla olması şart değildir.

Oğlu veya bir yabancı tarafından kendisine hac masrafı verilen kişinin bunu kabul etmesi en sahih kavle göre vacib değildir. Ancak oğlu onun adına hac etmek isterse, bunu kabul etmesi vacibtir. Ke­za başkası da onun adına hac etmek isterse, en sahih kavle göre ka­bul etmesi vacibtir.

  1. Hac Ve Umrenin Mikatları

Mikattan maksat haca giden kişinin ihrama gireceği yer ve za­mandır.

Hac için ihrama girme vakti; Şevval ve Zilkade ayı ile Zilhicce­nin ilk on günüdür.

Kurban bayramının gecesinde ihrama girmek hakkında bir ve­cih vardır. Yani caiz değildir. Hac ayları dışında ihrama girilirse, en sahih kavle göre bu ihram umre için gerçekleşmiş olur. Senenin her vaktinde umre için ihrama girmek caizdir.

Hac için yer mikatları şunlardır:

Mekke’de bulunanların mikatı Mekke’nin kendisidir. Zayıf kavle göre Haremin tümü mikat yeridir. Mekke dışındakilerin mi-katı ise geliş istikametlerine göredir:

Medine’de ikamet edenlerin mikatı Zülhuleyfedir (Abar-ı Ali).

Şam, Mısır ve Mağribten gelenlerin mikatı Cühfe’dir. Burası Mekke ile Medine arasında bir köydür. Rabiğ diye bilinen köy de bu­raya yakındır.

Yemenden gelenlerin mikatı Yelemlem’dir. Mekke’den iki mer­hale uzaktadır.

Necidlilerin mikatı Karn’dır. Mekke’den iki merhale uzaklıkta ve Arafat dağına bakan bir dağdır.

Doğudan gelenler ile Iraklıların inikatları Zat-ı ırk denilen yer­dir. Mekke’den iki merhale uzaklıkta bir köydür.

Mikatm ilk sınırında -ki bu Mekke’ye en uzak olan tarafıdır-ihrama girmek daha faziletlidir. Mikatm son sınırında ihrama gir­mek caizdir.

Mikatı olmayan yoldan hac veya umreye giden kimse, bir mi­kat hizasına geldiğinde ihrama girer. İki mikatm hizasına gelirse en sahih kavle göre, Mekke’ye en uzak olan mikatta ihrama girer. Yolu bir mikatın hizasından geçmeyen kimse ise, Mekke’ye iki merhale uzaklıkta ihrama girmelidir. Evi Mekke ile mikat arasında bulunan kimsenin mikatı evidir. Bir kimse bir mikata gelip de hac veya um­reye niyetlenmeyi istemeyip mikatı geçtikten sonra niyetlenmeyi ar­zu ederse, mikatı bulunduğu yerdir.

Menasiki eda etmeye niyetlenen kimsenin mikat sınırına ge­lince mikatı ihramsız geçmesi caiz değildir. Şayet ihramsız geçerse, mikatta ihrama girmek için geri dönmelidir. Ancak vakit daralır ve­ya yolda bir tehlike korkusu varsa dönmez. Herhangi bir mazeret ol­madığı halde dönmezse, ceza olarak bir kurban kesmesi lazımdır, ihrama girdikten sonra henüz nüsuka başlamadan mikata dönerse, en sahih kavle göre kurban kesmesi gerekmez. Nüsuka başladıktan sonra dönerse kurban kesmesi lazımdır.

Haca giden kimsenin aile ve akrabasının bulunduğu yerde ih­rama girmesi daha faziletlidir. Bir kavle göre ise mikatta ihrama gir­mesi daha faziletlidir. Ben diyorum ki en zahir kavle göre mikatta ihrama girmesi daha faziletlidir. Sahih hadislere uygun olan da bu­dur. Allah daha iyi bilir.

Umre mikatları ise; harem bölgesi dışında bulunanlar için hac inikatlarıdır. Haremde bulunanların mikatı bir adım bile olsa hare­min dışıdır. Bir kimse harem dışına, sözgelimi Ten’im’e kadar çıkma­dan umre için ihrama girerse en zahir kavle göre bu caizdir. Fakat kurban kesmesi lazımdır. Şayet ihrama girdikten sonra Hil bölgesi dışına çıkarsa, mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre kurban kesmesi gerekmez. Umre ihramı için Hil’deki inikatların en faziletli yeri Ci’rane’dir. Sonra Ten’im ve daha sonra Hudeybiye gelir.

  1. İhram

İhrama ya muayyen şekilde (hac veya umreye veya her ikisine birden) veya mutlak şekilde (ihram kelimesine bir şey eklemeden), niyet ederek girilir. Fakat hac veya umreyi tayin ederek ihrama gir­mek daha faziletlidir. Bir kavle göre mutlak şekilde (hac veya umre­yi belirtmeden) niyet ederek ihrama girmek daha faziletlidir.

Bir kimse hac aylarında mutlak şekilde niyet ederek ihrama gi­rerse, sonradan niyetini hac veya umreye veya her ikisine çevirebi­lir. Bundan sonra belli ettiği ibadetin nüsukunu yapar. Hac ayları dışında mutlak şekilde niyet eden kimse, en sahih kavle göre umre­ye girmiş olur. Hac ayları içerisinde niyetini hac ibadetine çevire-mez.

Bir kimse: “Zeyd’in ihrama girdiği gibi ihrama giriyorum.” şeklinde niyet ederse, caizdir. Zeyd ihramlı değilse onun ihramı mut­lak olarak gerçekleşir. Zayıf kavle göre kendisi Zeyd’in ihramda ol­madığını bilirse, ihramı gerçekleşmiş olmaz. Şayet Zeyd ihramlı ise, Zeyd’in ihramı gibi gerçekleşir. Zeyd öldüğü için onun ihrama girip girmediğini bilmezse, hacı kırana niyet eder ve hac ile umrenin me-nasikini (işlerini) yapar.

İfrad hacı için ihrama girmek isteyen kimse şöyle niyet eder: “Allahümme innî üridü’l-hacce ve ahramtu biha fe yessirhu li ve takkabbel hu minnî.” Bundan sonra telbiye getirir.

  1. İhramdan Önce Yapılması Gereken İşler

1- İhrama girmek isteyen kişi önce niyet eder ve ondan sonra telbiye getirir. Şayet niyet etmeden telbiye getirirse ihrama girmişolmaz. Niyet getirir de telbiye getirmezse, en sahih kavle göre ihra­ma girmiş sayılır.

2- İhrama giren kişinin ihram niyetiyle gusül etmesi sünnettir. Mazeret sebebiyle gusül edemeyen kimse teyemmüm eder. Ayrıca hacı Mekke’ye girerken, Arafat’ta vakfe yaparken, Müzdelife’de bayram sabahında fecir doğduktan sonra ve teşrik günlerinde Mi-na’da taşları atarken gusül etmesi sünnettir.

3- İhrama girmeden önce güzel koku sürünmek. Keza en sahih kavle göre, ihramda güzel koku sürmek de sünnettir. Kokunun ihra­ma girdikten sonraya kadar devam etmesinde bir beis yoktur. Koku­nun cismi olsa da bir zarar vermez. Ancak bir kimse kokulu ihram­larını çıkarır da sonra tekrar giyerse, en sahih kavle göre fidye ver­mesi lazımdır.

4- Kadının ihram için ellerine kına yakması sünnettir.

5- Erkeğin ihram için dikişli elbiselerini çıkarması vacibtir. Be­yaz izar ve rıda ile nalın giymesi sünnettir.

6- İhramı giyip niyetlenmeden önce ihram sünneti niyeti ile iki rekât namaz kılmak sünnettir.

Bundan sonra en faziletli şekliyle; kafile yola çıktığı zaman ve­ya yürüyerek yola yönelirken niyetlenip ihrama girilir. Bir kavle göre ise kılman iki rekât namazdan sonra oturarak niyetlenip ihra­ma girmek daha faziletlidir.

Hacmin ihramda olduğu sürede yüksek sesle sık sık telbiye ge­tirmesi müstehabtır. Kadının her halükarda sessizce telbiye getirme­si sünnettir. Bilhassa kişinin durumu değiştikçe, örneğin; vasıtaya bi­nerken, inerken, yokuş çıkarken, inerken veya arkadaşları ile bir ara­ya gelirken telbiye getirmesi müstehabtır. Kudüm tavafında telbiye getirmek müstehab değildir, imam’m ilk kavline göre ise, Kudüm ta­vafında sessizce telbiye getirmek müstehabtır. Telbiye şudur:

İhramlı kişi, insanı hayrete düşürecek bir şeyi gördüğü zaman şöyle demesi menduptur:

Kişi telbiyeyi üç defa okuduktan sonra hafif sesle Nebi’ye salât ve selâm getirir. Sonra dua ederek Allah’tan cenneti, rızasını ve O’na sığınarak cehennemden sakınmayı diler.

  1. Mekke’ye Girmek

Arafatta vakfeyi yapmadan önce Mekke şehrine girmek daha faziletlidir. Medine yolundan gelen kişi, Mekke’nin Zituva vadisinde gusül eder ve Mekke’nin üst tarafında bulunan Seniyetü’1-Keda de­nilen dağ yolundan şehre girer. Kabe’yi görünce şu duayı okur:

Bundan sonra Beni Şeybe (Babü’s-selâm) den mescide girer ve Kudüm tavafına başlar. Kudüm tavafı, Arafat vakfesinden önce Mekkeye giren taşralı hacılara mahsus bir tavaftır.

Mekkeye menasik için girmeyen bir kimsenin hac veya umre için ihrama girmesi müstehabtır. Bir kavle göre ise vacibtir. Fakat oduncu ve avcı gibi sık sık Mekke’ye girip çıkanın ihramsız girmesi caizdir.

  1. Tavafta Yapılması Gereken İşler

Hangi nev’iden olursa olsun tavafın bir takım vacibleri ve sünnetleri vardır. Tavafın vacibleri şunlardır:

1- Setr-i Avret: Tavaf esnasında avret yerleri kapalı bulun­malıdır. Ayrıca tavaf eden kişi hades ve necasetten temiz bulun­malıdır. Tavaf esnasında abdesti bozulan kimse, abdestini yeniden alır ve tavafın geri kalan kısmını tamamlar. Bir kavle göre tavafa ye­niden başlar.

2- Tavaf esnasında kabeyi sol tarafa almak.

3- Tavafa Hacer’ül-Esved’den başlamak.

4- Geçişlerde bedenin tümü ile Hacer’ül-Esved’in hizasına gel­mek. Hacer’ül-Esved’den başka yerden tavafa başlanırsa bu tavaf sayılmaz. Hacer’ül-Esved’in hizasına gelindiğinde tavaf oradan iti­baren sayılmaya başlar.

5- Şadırvanın üzerinde yürüyerek, şadırvanın hizasındaki du­vara dokunarak veya hatimin açık iki yerinin birinden girip diğerin­den çıkarak yapılan tavaf sahih değildir. Bir veçhe göre, duvara do­kunarak yapılan tavaf, bir veçhe göre sahihtir.

6- Tavaf yedi şavt (tur) olmalıdır.

7- Tavaf Mescidi Haram’da yapılmalıdır. Tavafın sünnetleri ise şunlardır:

1- Tavafı yürüyerek yapmak.

2- İlk tavafta Hacerü’l- Esved’e el sürmek ve hafifçe öptükten sonra alnı onun üzerine koymak. Bu şekilde davranmak kadın için sünnet değildir. Meğer ki tavaf yeri tenha olsa.

Hacerü’l-Esvedi öpmeye ve alnını üzerine koymaya muktedir olmayan onu istilâm eder (elini ona sürer). Bunu da yapamayan kimse, eli ile veya elindeki bir şey ile ona işaret eder. Her turda bu şekilde yapmak sünnettir. Her iki Rükn-ı Sami istilâm edilmez ve öpülmez. Yalnız Rükn-ı Yemânî istilâm edilir fakat öpülmez.

3-Her bir tura başlarken Resûlüllah (a.s.)’tan rivayet edilen şu duaları okumak sünnettir:

Kabe’nin kapısı karşısında:

Her iki Rükn-ı Yemani arasında da:

demek sünnettir.

Tavaf eden kişi her turda dilediği duayı okuyabilir.

Resûlüllah (a.s.)’m okuduğu duaları okumak, Kur’an-ı Kerim’i okumaktan, Kur’an-ı Kerim’i okumak, Resûlüllah (a.s.)’ m oku­madığı duaları okumaktan faziletlidir.

4- Tavaf yapan erkek, tavafın ilk üç turunda remel yapar. Re­mel, adımları birbirine yakın atarak koşmaksızm hızlı yürümektir. Diğer turlarda ise yürümek sünnettir. Remel, sadece arkasında sa’y olan tavafların ilk üç turunda yapılır. Bir kavle göre remel sadece Kudüm tavafında yapılır. Remel yaparken şu dua okunur:

Remel yapılan tüm turlarda keza sa’yda ıztiba yapmak en sa­hih kavle göre sünnettir. Iztiba, rıdanm ortasını sağ omuzun altına alıp iki ucunu da sol omuzun üzerinden atmaktır. Kadınların remel ve ıztiba yapmaları caiz değildir.

5- Tavafı yaparken Kabe’ye yakın olmak. Şayet izdiham sebebi ile tavafı Kabe’ye yakın ve remel suretinde yapmak mümkün değilse, Kabe’den uzak ve remel şeklinde yapmak daha faziletlidir. Ancak ta­vaf uzaktan remel şekliyle yapıldığında kadınlara çarpma endişesi var­sa, bu takdirde Kabe’ye yakın ve remelsiz yapmak daha faziletlidir.

6- Tavaf turlarını art arda yapmak.

7- Tavaftan sonra “tavaf sünneti” niyetiyle Makam-ı Ibrahi-min arkasında iki rekât namaz kılmak. Bu namazın birinci rekâtın­da “Kafirun” ikinci rekâtında “İhlas” suresini okumak sünnettir. Namazın gece kılınması halinde sureleri cehri okumak. Bir kavle göre, turların ard arda olması ve tavaftan sonra iki rekât namazın kılınması vacibtir.

İhramlı olmayan bir kimse kendi adına niyet etmeden bir ih-ramlıyı taşıyarak ona tavaf ettirirse, tavaf taşman kimseye sayılır. Keza ihramlı kimse, kendi adına niyet ederek ihramlı birini taşıya­rak tavaf ederse, tavaf taşman kimseye sayılır. Taşıyan ihramlı olup kendi adına niyet etmez de taşmanı kastederek tavaf ederse en sa­hih kavle göre, tavaf taşmanın adına sayılır. Taşıyan ihramlı olup kendi adına tavaf etmeyi kast eder veya hem kendi hem de taşmam kast ederek tavaf ederse, tavaf sadece taşıyanın adına sayılır.

  1. Tavafın Sonunda Yapılacak İşler Ve Sa’y

Kişi, tavafı bitirip iki rekât namazı kıldıktan sonra Hecer’ül-Esvedi istilâm eder. Sonra Safa ve Merve tepeleri arasında sa’y et­mek üzere Safa kapısından Safa tepesine çıkar. Sa’ym bir takım şartları vardır. Bu şartlar şunlardır:

1- Sa’ye Safa’dan başlamak.

2- Sa’y yedi tur olmalıdır. Safa’dan Merve’ye gidiş bir tur ve Merve’den Safa’ya dönüş de bir turdur.

3- Sa’y, Ziyaret veya Kudüm tavafından sonra yapılmalıdır. Kudüm tavafı ile sa’y arasına Arafat vakfesi girmemelidir. Sa’yı Kudüm tavafından sonra yapanın Ziyaret tavafından sonra bir daha iade etmesine gerek yoktur. Ka’be görünecek kadar Safa ve merve tepeleri üzerine çıkmak ve şu duayı okumak müstehabtır:

Kişi bundan sonra din ve dünyası için dilediği duayı okur. Ben diyorum ki, zikir ve dualar iki üç defa tekrarlanmalıdır. Allah daha iyi bilir.

Sa’ym başlangıç ve bitiş mesafesinde normal yürüyüşle yürümek ve sa’ym orta kısmında (her iki yeşil direk arasında) koş­mak sünnettir. Normal yürüyüş ile koşmanın yapıldığı yer, belirlen­miş bilinen yerdir. Sa’y için şöyle niyet edilir:

B. Arafatta Vakfe Yapmak

İmam veya vekilinin Zilhicce’nin yedinci günü Mekke’de öğle namazından sonra tek bir hutbe okuması müstehabtir. İmam hutbe­de hacıların sekizinci günün sabahında Mina’ya çıkmalarını ve yap­maları gereken nüsuku emreder. Zilhicce’nin sekizinci günü sabah namazından sonra hacılarla birlikte Mina bölgesine çıkar ve geceyi orada geçirirler. Güneş doğduktan sonra oradan Arafat’a çıkarlar. Ben diyorum ki, oradan Arafat’a çıkmazlar. Belki zeval vaktine ka­dar Nemire mescidinde kalırlar. Allah daha iyi bilir.

Zeval vaktinden sonra imam iki hutbe okur ve öğle ile ikindi namazını kısaltarak kıldırır. Bundan sonra güneş batıncaya kadar Arafat’ta dururlar. Bu arada Allah’a zikir ve duada bulunurlar ve sık sık tahlil getirirler. Güneş battıktan sonra Müzdelife’ye çıkarlar. Akşam namazını Arafat’ta kılmayıp yatsı vaktine te’hir ederek Müzdelife’de ikisini bir arada kılarlar.

Arafat vakfesinin vacibleri şunlardır:

1- Arafat bölgesinin bir bölümünde bir an olsun hazır bulun­mak. Kaçmış olanı izlemek ve benzeri bir şey için de olsa hiç bekle­meden Arafat bölgesinden geçip gitmek vakfe için yeterlidir.

2- Vakfe yapan kişi ibadete ehil olmalı, vakfenin vakti boyunca baygın olmamalıdır. Uykunun vakfeye bir zararı olmaz.

3- Vakfe, Arefe günü zeval vaktinden sonra yapılmalıdır. En sa­hih kavle göre bu vakit, bayramın birinci günü fecrin doğuşuna kadar devam eder. Bir kimse gündüz vaktinde vakfe yapar da sonra güneş batmadan Arafat’tan ayrılır ve geri dönmezse, bir kurban kesmesi müstehabtır. Bir kavle göre kurban kesmesi vacibtir. Fakat güneşin batması esnasında geri dönerse kurban kesmesi gerekmez. Keza en sahih kavle göre, geceleyin dönerse kurban kesmesi lazım gelmez.

Hacılar farkına varmadan Zilhicce’nin onuncu günü Arafat’ta vakfe yaparlarsa vakfe geçerlidir. Ancak sayıları adet dışı az olacak derecede ise, en sahih kavle göre vakfeyi sonradan kaza etmeleri ge­rekir. Şayet sekizinci günde vakfe yaparlarsa ve daha vakfe zamanı geçmeden farkına varırlarsa vaktinde vakfe yapmaları vacibtir. Va­kit geçtikten sonra farkına varırlarsa, en sahih kavle göre, sonradan kaza etmeleri vacib olur.

C. Müzdelife’de Gecelemek

Müzdelife’de gecelemek vacibtir. Gece yarısından sonra Müzdelife’den ayrılan ve fecir doğmadan önce geri dönen kimsenin kurban kesmesi gerekmez. Gecenin ikinci yarısında Müzdelife’de gecelemeyenin kurban kesmesi lazımdır. Müzdelife’de gecelemeye-nin kurban kesmesinin vacib olup olmadığı konusunda farklı iki görüş vardır.

Gecenin yarısından sonra kadın, zayıf ve güçsüz olanları Mi-na’ya nakletmek sünnettir. Geride kalanlar ise, alaca karanlıkta sa­bah namazlarını kılmcaya kadar beklerler. Sonra cemrelere atacak­ları taşları toplayıp Mina’ya doğru yürürler. Meşair-i Haram’a gel­diklerinde burada dururlar ve hava aydmlanıncaya kadar dua eder­ler. Bundan sonra Mina’ya giderler. Mina’ya varıp güneş doğduktan sonra her kes Müzdelife’de topladıkları taşlardan yedi tanesini Aka­be cemresine atar. Taşların atılması esnasında telbiyeye son verirler ve her bir taşı attıklarında tekbir getirirler. Sonra Temettü’ veya Kırana niyet edenler kurban keserek saçlarını tıraş ederler veya kısaltırlar. Erkeklerin saçlarını tıraş etmeleri daha faziletlidir. Kadınlar ise saçlarını uçlarından kırparlar. Meşhur kavle göre saç­ları tıraş etmek bir nüsuktur.

Saçları tıraş etmenin Ölçüsü ise en az üç kılı kesmek, kısalt­mak, yolmak veya yakmaktır. Saçı olmayan kimse usturayı ka­fasında gezdirir. Saçını tıraş eden veya kısaltan kişi Mekke’ye gide­rek Rükün tavafı (ziyaret tavafı) yapar. Sa’y yapmamış ise sa’y ya­par ve tekrar Mina’ya döner.

Akabe cemresine taş atmak, kurban kesmek, saçları tıraş et­mek ve tavaf yapmayı sırayla yapmak sünnettir. Bu fiillerin vakti bayram gecesinin yarısından itibaren başlar. İlk cemre olan Akabe cemresine taş atma zamanı Nahr gününün (bayramın birinci günün) sonuna kadar devam eder. Nafile olan hedyi (kurbanı) kes­mek için belli bir zaman yoktur. Ben diyorum ki en sahih kavle göre, hedyin kesim zamanı udhiye kurbanında olduğu gibi bayram ve teş­rik günleridir. Allah daha iyi bilir. Bu konudaki geniş açıklama “İhramın Yasakları” bölümünün sonunda gelecektir.

Tıraş olmak, Ziyaret tavafı ve Cemreleri taşlamanın son zamanian için belli bir süre yoktur. Tıraş olmayı bir nüsuk kabul etti­ğimiz takdirde, Akabe cemresine taş atmak, tıraş olmak ve tavaf yapmak işlerinden ilk ikisini yapan kimse için birinci tahallül dev­resi başlar. Yani kendisi için dikişli elbise giymek, tıraş olmak ve uzamış tırnakları kesmek helal olur. Keza avlanmak ve nikah akdi­ni yapmak da en sahih kavle göre helal olur. Ben diyorum ki en za­hir kavle göre, nikah akdi helal olmaz. Allah daha iyi bilir. Üçüncüsü yani ziyaret tavafı yapıldığında ise ikinci tahallül devresi başlar ve ihramın geri kalan yasakları kalkmış olur.

D. MİNA’DA GECELEMEK

Ziyaret tavafı yapan kimse Mina bölgesine döndüğü zaman bayramın ikinci ve üçüncü gecesini burada geceleyerek geçirir. Her gün üç cemrenin her birine yedi taş atar. Teşrikin ikinci gününde taşları atıp güneş batmadan Mina bölgesinden ayrılmak caizdir. Bu durumda üçüncü geceyi orada geçirmek ve taşlarını atmak gerek­mez. Teşrikin ikinci günü güneş batmcaya kadar Mina’dan ayrılma­yan kimsenin geceyi orada geçirmesi ve üçüncü günün taşlarını at­ması zorunludur.

Teşrik günlerinde cemrelere taş atmanın zamanı güneşin batıya meyletmesinden itibaren başlar ve batmcaya kadar devam eder. Zayıf kavle göre bu vakit, fecrin doğuşuna kadar devam eder. Cemrelere taş atmanın şartları şunlardır:

1- Taşları yedi defada birer birer atmak.

2- Cemreler arasındaki sıraya uymak. ( Sırasiyle büyük, orta ve Akabe cemresine taş atmak.)

3- Taşlama taş ile yapılmalıdır.

4- Taşlama işi atmak şeklinde olmalıdır. Taşlar atılacak yere elle konulursa, taşlama işi gerçekleşmiş olmaz.

Taşların çakıl taşı büyüklüğünde olması sünnettir. Taşların atıldığı çukurda kalması şart olmadığı gibi atan kişinin de cemrenin dışında kalarak atması şart değildir. Taşlama vaktinde hastalık gibi bir sebeple taşları atmaktan aciz kalan kimse bir vekil tayin eder. Bir günün taşlarını terk eden kimse, en zahir kavle göre diğer günlerde bunları kaza etmelidir. Bunun için kurban kesmesi gerekmez. Atamadığı taşları kaza edemeyen kimsenin kurban kesmesi ge­rekir. Mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre, üç taşı atama­yan kimse kurban kesmek suretiyle bunu ikmal eder.

E. VEDA TAVAFI

Kişi hac işlerini bitirip Mekke’den çıkmak istediği vakit Veda tavafı yapmalı ve tavaftan sonra Mekke’de beklememelidir. Veda ta­vafı vacip olup terk eden kişi kurban kesmek suretiyle bunu telafi eder. Bir kavle göre ise, Veda tavafı sünnet olup terk edilmesi halin­de kurban kesmek gerekmez. Veda tavafının vacip olduğunu söyle­diğimiz takdirde, onu yapmadan Mekke’den ayrılanın namazı kısaltmayı caiz kılan mesafe kadar yol almadan dönmesi halinde kurban kesmesi gerekmez. Fakat belirtilen mesafe kadar yol aldık­tan sonra dönen kimsenin en sahih kavle göre kurban kesmesi lazımdır.

Hayız hali başlayan kadın Veda tavafı yapmadan Mekke’den ayrılabilir.

Zemzem suyunu içmek ve hac işleri bitince Medine’ye gidip Resûlüllah (a.s.)’m kabrini ziyaret etmek sünnettir.

F. HACIN RÜKÜNLERİ

Haccm rükünleri beş tane olup şunlardır:

1- Hac niyetiyle ihrama girmek.

2- Arafat’ta vakfe yapmak.

3- Ziyaret tavafı yapmak.

4- Safa ile Merve arasında sa’y yapmak.

5- Tıraş olmak.

Tıraş olmayı nüsuk kabul etmemiz halinde, terk edilmesi du­rumunda kurban ile telafi edilmez.

Arafat’ta vakfe dışında hacm diğer rükünleri umre için de rükün sayılmaktadır.

G. HACCIN EDA ŞEKLİ

Hac ve Umre bir kaç şekilde eda edilir:

  1. İfrad Hacı:

Bir kimsenin hac için ihrama girmesi ve hac nüsukunu ta­mamladıktan sonra Mekke halkının ihrama girdiği mikatta bu sefer umre için ihrama girerek umre nüsukunu yapmasıdır.

  1. Kıran Hacı:

Kişinin mikatta hac ve umre için ihrama girmesi ve hac fiille­rini yapmasıdır. Böylece hem hac hem de umreyi yapmış olur. Bir kimse hac mevsiminde umre için ihrama girdikten sonra henüz ta­vaf yapmadan bunu hac ihramına çevirirse Kıran hacı olur. Bunun aksini yapmak, yani hac için ihrama girip umreye çevirmek, imam’ın son kavline göre caiz değildir.

  1. Temettü’ Hacı:

Kişinin kendi beldesinin mikatmda umre için ihrama girmesi ve umreyi tamamladıktan sonra (zilhiccenin sekizinci günü) Mek­ke’de hac için ihrama girmesidir.

İfrad hacı en faziletli olanıdır. Ondan sonra Temettü’ hacı ve sonra da Kıran hacı gelir. Bir kavle göre, Temettü’ hacı İfrad hacın­dan faziletlidir. Hacı Temettü’ için ihrama giren kimsenin kurban kesmesi şu şartlarla vacib olur:

1- Kişi, mescidi haramda oturanlardan olmamalıdır. Mescid-i Haramda oturan kişi, Mekke’den iki konaktan az uzakta olan kişi­dir. Ben diyorum ki, bu kişi en sahih kavle göre, hareme iki konak­tan az mesafede bulunan kişidir. Allah daha iyi bilir.

2- Temettü’ hacı yapan kişinin umresi, o senenin hac aylarında vuku bulmuş olmalıdır.

3- Temettü’ yapan kişi umreyi tamamladıktan sonra hac ih­ramına girmek için tekrar herhangi bir mikata geri dönmemelidir.

Temettü’ yapan için kurbanı kesme vakti, Temettü’ hacı için ihrama girme vaktidir. Ancak kurbanı bayramın birinci gününde kesmesi daha faziletlidir.

Haremde kurban kesemeyen kimse kurbana bedel olarak on gün oruç tutar. Üç günü hacda arefe gününden önce tutmak müste-habtır. En zahir kavle göre kişi, geri kalan yedi günü de memleketi­ne döndükten sonra tutar. Üç günlük orucun art arda olması, keza yedi günlük orucun da art arda olması menduptur.

Kişi üç günlük orucu hacda tutamazsa, kaza ederken en zahir kavle göre bununla yedi günlük oruç arasına bir fasıla koyarak tut­malıdır.

Kıran hacına niyet eden kişi Temettü’ kurbanı gibi bir kurban kesmelidir. Ben diyorum ki, Kıran hacına niyet edenin Mescid-i Ha­ramda oturanlardan olmaması şarttır. Allah daha iyi bilir.

H. İHRAMLI İÇİN YASAK OLAN İŞLER

1- Erkeğin ihtiyaç duymaksızın başının bir kısmını örtü sayıla­bilecek bir şeyle kapatması, dikişli veya dokunmuş elbise giymesi, bedenin geri kalan kısmını (el, yüz veya ayağı) aba gibi bir şeyle Örtmesi haramdır. Dikişli elbiseden başka bir şey bulamayanın -el, yüz ve ayak açık kalmak şartıyla- dikişli elbise giymesi caizdir.

İhramdaki kadının yüzünü örtmesinin hükmü, erkeğin başını örtmesinin hükmü gibidir. Dikişli elbise giymesi ise caizdir. Fakat el­diven giymesi en zahir kavle göre caiz değildir.

2- îhramlmın bedenine veya elbisesine güzel koku, saçma veya sakalına da -kokulu olsun veya olmasın- yağ sürmesi haramdır, îhramlmın bedenini ve saçını aspur gibi temizleyicilerle yıkaması mekruh değildir,

3- Bedendeki saçları tıraş etmek veya tırnakları kesmek ha­ramdır. Üç tel kıl veya üç tırnak gideren kimsenin tam fidye verme­si gerekir. En zahir kavle göre bir kıl için bir, iki kıl için iki müd yi­yecek verilir. Özürlü kişi, saçlarını tıraş eder ve fidye verir.

4- İhramlının cinsel ilişkide bulunması haramdır. Cinsel ilişki ile umre de bozulur. Keza birinci tahallülden önce yapılan cinsel iliş­ki hacı da bozar. Cinsel ilişkide bulunan ihramlının bir deve kesme­si vacibtir.

Cinsel ilişki nedeniyle bozulan hac veya umrenin -nafile de ol­sa- kaza edilmesi vacibtir. En sahih kavle göre, bozulan hacın acele üzere kaza edilmesi gerekir.

5- Eti yenen her türlü kara av hayvanını avlamak haramdır. ‘ Ben diyorum ki; eti yenen ve yabani kara hayvanının birleşmesin­den meydana gelen yavruların avlanması da haramdır. Allah daha iyi bilir. İhramda olmayanın zikri geçen hayvanları harem bölgesin­de avlaması da haramdır. İhramlı kişi bu hayvanları avlarken telef ederse değerini tazmin eder.

Avlanan deve kuşu için bir deve kesilir. Yabani sığır ve merkep için bir sığır, geyik için bir keçi, tavşan ve ada tavşanı için bir dişi oğ­lak kesilir. Avlanan hayvan hakkında hüküm belirten bir nakil yok­sa, adaletli iki kişi benzerine göre hüküm verir. Benzeri bulunma­yan hayvanın kıymeti verilir.

6-Harem sınırları dahilinde kendiliğinden yetişen otları ko­parmak haramdır. En zahir kavle göre, özel olarak yetiştirilen ot ve ağaçları kesen zamin olur. Büyük ağaç kesen bir sığır, küçük ağaç kesen ise bir koyun fidye verir. Ben diyorum ki, mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre, özel olarak yetiştirilen ağaçları kesmenin hükmü, kendiliğinden yetişen ağaçları kesmenin hükmü gibidir. An­cak izhir denen bitkiyi koparmak keza alimlerin ittifakı ile diken ve böğürtlen dikeni gibi eziyet veren bitkileri koparmak helaldir. En sahih kavle göre, haremdeki otlan hayvan yemi veya tedavi mak­sadıyla koparmak caizdir. Allah daha iyi bilir.

Medine bölgesindeki hayvanları da avlamak haramdır. Ancak İmam’m son kavline göre, Medine bölgesinde avlayan kimse zamin olmaz.

Kişi, isterse benzeri bulunan av hayvanının mislini kesip etini sadaka olarak haremin miskinlerine dağıtır, isterse değeri tutarında yiyecek satın alarak sadaka şeklinde miskinlere dağıtır veya her bir müd yiyecek karşılığında bir gün oruç tutar. Benzeri bulunmayan av hayvanları için; kişi dilerse değeri tutarında yiyecek satın alır ve sa­daka olarak dağıtır, dilerse her bir müd için bir gün oruç tutar. Tıraş sebebiyle fidye vermesi gereken kişi; bir koyun kesmek, üç sa’ yiye­ceği altı fakire sadaka olarak vermek ve üç gün oruç tutmak şık­larından herhangi birini yapabilir.

I. HACDA KESİLEN KURBANLAR

1- Tertip Kurbanı: En sahih kavle göre mikatta ihrama girmek gibi bir emrin terk edilmesi sebebiyle kesilen kurbana denir. Bu kur­banı kesmeye muktedir olmayan kimse bir koyun değerinde yiyecek satın alır ve haremin fakirlerine sadaka olarak dağıtır. Bunu da yap­maya muktedir olmazsa, her müd yiyecek için bir gün oruç tutar.

2- Fevat Kurbanı: Hacı kaçıran kimsenin temettü’ kurbanı gi­bi keseceği kurbana denir. En sahih kavle göre, kişi hacı kaza eder­ken kurbanı kesmelidir.

3-Vacib Olan Kurban: Tıraş olmak gibi haram olan fiillerden birini işlemek veya Mina’da gecelemek gibi bir vacibi terk etmek se­bebiyle kesilen kurbandır. Bu kurbanın kesimi için tahsis edilen bel­li bir vakit yoktur. Kesim yeri ise, en zahir kavle göre harem bölge­sidir. Vacib olan kurbanın etini harem miskinlerine dağıtmak vacib-tir.

Umre yapan için Mekke’de en faziletli kesim yeri Merve’dir. Hac yapan kimse için kesim yeri ise, Mekke’de Mina denilen yerdir. Keza hac ve umreyi yapanın keseceği adak veya nafile kurbanın ke­sim yeri de hedyin kesildiği yerdir. Zamanı ise en sahih kavle göre udhiyenin kesim zamanıdır. Allah daha iyi bilir.

İ. İHSAR VE FEVAT

İhsar, hac veya umrenin rükünlerini eda etmekten alıkonul inaktır. Fevat ise, hacci eda etmekten alıkonulmaktır.

Mahsur kalan kişi ihramdan çıkar. Zayıf kavle göre, mahsur kalanlar kafileden birkaç kişi ise, ihramdan çıkmazlar. Hastalık se­bebiyle de kişi ihramdan çıkmaz. Ancak: “Hasta olursam ihramdan çıkarını.” diye şart koşmuşsa, meşhur olan kavle göre ihramdan çıkabilir.

Mahsur kalan kimse, Hill veya Harem bölgesinde ihramdan çıkmak isterse bir koyun keser. Ben diyorum ki; ihramdan çıkma,

kurban kesmek ve ihramdan çıkmaya niyet etmekle gerçekleşir. Ke­za tıraş olmayı bir rükün kabul etmemiz halinde tıraş olmakla da gerçekleşir. Dem bulamayan, en zahir kavle göre bedelini öder. Be­del ise bir koyun değerinde yemek vermektir. Bedel ödeyemezse, her bir müd için bir gün oruç tutar ve (orucun sonunu beklemeden) en zahir kavle göre hemen ihramdan çıkar. Allah daha iyi bilir.

Köle efendisinden izin almadan ihrama girerse, efendisi onu ihramdan men edebilir. Kadın kocasından izin almadan nafile hac için ihrama girmişse, kocası onu ihramdan men edebilir. Keza farz olan hac için ihrama girerse, en zahir kavle göre kocası onu ihram­dan men edebilir.

Mahsur kalanın yapmakta olduğu hac veya umre nafile ise, ka­za etmesi gerekmez. Nüsuku (hac veya umresi) farz olup yerine ge­tirilmesi kesinleşmişse yapmaya imkan bulduğu ilk senedeki farz hac gibi zimmetinde kalır. Yerine getirilmesi ke sinle şmemişse, enge­lin kalkmasından sonra gücüne itibar edilir. Gücü varsa eda eder, aksi halde eda etmez.

Arafat vakfesini kaçıran kimse tavaf yapar, sa’y eder ve saçını tıraş ederek ihramdan çıkar. Sa’y etmek ve tıraş olmak konusunda bir görüş vardır: ihramdan çıkmak için tavaf ve sa’y yapmak vacib değildir. Bu durumda tertip veya takdir kurbanı keser ve (bir engel olmaksızın hacı kaçırmışsa acele üzere) hacı kaza eder.

Hayat Rehberi

Hac

Açıklamalı Minhac Tercümesi (Şafii İlmihali) – İmam Nevevi | İnterGez

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.