Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 16°C
Az Bulutlu
İstanbul
16°C
Az Bulutlu
Cum 15°C
Cts 20°C
Paz 21°C
Pts 20°C

Lükata (Buluntu) – Açıklamalı Minhac Tercümesi

Lükata (Buluntu) – Açıklamalı Minhac Tercümesi

Lükata (Buluntu) – Açıklamalı Minhac Tercümesi (Şafii İlmihali) – İmam Nevevi

A. GENEL BİLGİLER

Kendinden emin olan kimsenin buluntu malı alıp kaldırması müstehab, zayıf kavle göre ise vacibtir. Kendinden emin olmayan kimsenin buluntuyu almaması müstehabtır. Fakat en sahih kavle göre alması caizdir. Fasık kişinin buluntuyu alması ise mekruhtur. Mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre, kişinin yitik malı aldığına şahit tutması vacib değildir.

Fasığm, çocuğun ve zımminin İslam diyarmdaki buluntuyu al­ması sahihtir. En zahir kavle göre, fasığm bulduğu eşya kendisinden alınır ve adil bir kimsenin yanma emanet bırakılır. Fasığm buluntu hakkındaki beyanatına itimat edilmez ve yanma bir gözcü verilir.

Çocuğun aldığı buluntuyu velisi alır ve ilân eder. Buluntu, ço­cuk için faydalı ise onun mülkiyetine geçirir. Malı çocuğun mülkiye­tine geçirmek, çocuk adına borç almanın caiz olması gibidir. Veli malı almakta kusurlu davranır ve çocuğun elinde iken telef olursa zararı öder. En zahir kavle göre kölenin aldığı buluntu geçersiz olup onu ilân etmesi de geçersizdir. Şayet efendisi kendisinden alırsa, bu­nun hükmü buluntu malın hükmü gibidir.

Ben diyorum ki; mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre, kendisi ile sahih kitabet akdi yapılmış kölenin buluntuyu al­ması sahihtir. Keza bir kısmı hür olan kölenin hükmü de böyle olup buluntu hem kendisinin hem de efendisinin olur.

Bir kısmı hür olan köle nöbetleşe, yani bir ay kendisi bir ay da efendisi için çalışıyorsa, en zahir kavle göre çalıştığı ay hangisinin sırasına denk gelirse kazancı da ona ait olur. Keza nadir olarak elde edilen kazanç ile alman ücretin hükmü de nöbetleşerek elde edilen kazancın hükmü gibidir. Ancak cinayet ücretinin hükmü böyle de­ğildir, sırasına denk gelen yalnız başına bu ücreti ödemez. Her ikisi kendi aralarında paylaşarak öderler. Allah daha iyi bilir.

  1. Buluntu Malın Hükmü

Kendini yırtıcı küçük hayvanlardan koruyabilen deve ve at gi­bi hayvanlar, kaçarak kendini koruyabilen tavşan ve geyik gibi hay­vanlar ve uçarak kendini koruyabilen güvercin gibi kuşlar kaybolur­sa, bunlar hakkındaki hüküm şöyledir:

1- Sahrada bulunan mal sahibine teslim etmek üzere hakimin alıp muhafaza etmesi lazımdır. Keza en sahih kavle göre hakimden başkası görürse alıp muhafaza etmesi lazımdır. Kendini tehlikeler­den koruyabilen hayvanı temlik maksadı ile almak haramdır.

2- Bir köyün evleri arasındaki buluntu hayvanı temlik mak­sadı ile almak, en sahih kavle göre caizdir. Kendini muhafaza ede­meyen koyun gibi hayvanı sahrada veya köyde bulup temlik mak­sadı ile almak caizdir.

3- Sahrada bir hayvanı bulan kişi dilerse, ilân eder ve mülkiye­tine geçirir. Dilerse onu satar parasını alıkoyar ve ilân ettikten son­ra mülkiyetine geçirir. Dilerse hayvanı kesip yer sahibi ortaya çıkar­sa değerini Öder.

Hayvanı meskun bir mahalde bulan kimse, üçüncü şıkkın ilk iki şıkkından birisini (alıp mülkiyetine geçirmek veya satmak şıklar­dan birini) tercih eder. En sahih kavle göre “hayvanı kesip yemek” şıkkı tercih edilemez.

Mümeyyiz olmayan köle ve hayvan dışındaki buluntu malı al­mak da caizdir.

4- Helva gibi kısa zamanda bozulabilen buluntuyu, kişi isterse satıp değerini mülk edinmek üzere ilân eder, dilerse hemen mülk edinir ve onu yer. Zayıf kavle göre meskun mahalde bulunan böyle bir malın satılması caizdir.

Buluntuyu ilaçlayarak bekletmek mümkün ise ilaçlayıp bek-letmelidir. Yaş hurmayı kurutarak muhafaza etmek gibi. Şayet satıl­ması muhafaza edilmesinden faydalı ise satılır. Kurutulması faydalı ise ve alan kişi kurutma işini teberru olarak yaparsa, kurutarak bekletir. Şayet kurutmayı teberru olarak yapmazsa, kurutma ücreti için bir kısmını satar.

Bir kimse buluntuyu muhafaza amacı ile alırsa kendisinde emanet kalır. Şayet hakime teslim etmek isterse, hakimin onu tes­lim alması lazımdır. İlân etmek için almışsa, ekser ulemaya göre ilân etmesi vacib değildir.

İlân etmek amacı ile aldıktan sonra ona ihanet ederse, en sa­hih kavle göre zamin olmaz. Fakat hıyanet etmek kastı ile alırsa za-min olur. Hıyanet kastı ile alması halinde onu ilân edip mülkiyetine geçirmesi mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre gerekmez. Şayet ilân etmek kastı ile alır ve mülkiyetine geçirirse, ilân müdde-tince keza en sahih kavle göre, mülkiyetine geçirmeyi tercih etme­dikçe ilân müddetinden sonra da emanet hükmündedir.

Buluntuyu alan kişi cinsini, niteliklerini, miktarını, kılıfım ve bağlama ipini öğrendikten sonra, sokaklarda ve mescitlerin kapısın­da bir sene boyunca örfe göre ilân eder. İlânı yaparken, ilk hafta her gün sabah-akşam niteliklerini belirtip ilân eder, ikinci hafta ise günde bir defa ilân eder. Ondan sonra haftada bir defa, daha sonra her ayda bir defa ilân eder. En sahh kavle göre bir sene boyunca be­lirtildiği şekilde art arda yapılmayan ilânlar geçerli değildir. Ben di­yorum ki en sahih kavle göre, sene boyunca art arda yapılmayan ilânlar geçerlidir. Allah daha iyi bilir.

Lükatayı muhafaza etmek niyeti ile alan kişi, ilân ücreti verme­si lazım değildir. Hakim ilân ücretini devlet hazinesinden öder veya mal sahibi adına borç alır. Ancak mülkiyetine geçirmek amacı ile almışsa, ilân ücretini kendisi öder. Zayıf kavle göre şayet mülkiyetine geçirmemişse, ilân ücreti mal sahibince ödenir. En sahih kavle göre ise değersiz olan buluntu, bir sene boyunca ilân edilmez. Belki genel­likle sahibi onu aramaktan vazgeçtiği bir zaman kadar ilân edilir.

  1. Buluntu Malın Mülkiyete Geçirilmesi

Bir kimse buluntuyu bir sene boyunca tarif ederse: “Onu mülkiyetime geçirdim.” gibi bir lafız söylemedikçe mülkiyetine ge­çirmiş olmaz. Zayıf kavle göre ise buluntuyu mülkiyete geçirmek için niyet etmek yeterlidir. Başka bir zayıf kavle göre ise, bir sene­nin geçmesi ile mülkiyete geçmiş sayılır.

Bir kimse buluntuyu mülk edinir de sahibi ortaya çıkar ve eş­yayı iade etmede anlaşırlarsa, anlaştıkları şekilde yaparlar. Şayet eş­ya sahibi eşyasını ister de onu alan da bedelini vermek isterse, en sa­hih kavle göre mal sahibinin isteği dikkate alınır. Ma} telef olmuşsa benzerini veya mülk edindiği günkü değerini öder. Şayet mal bir ayıp sebebi ile eksilmişse, en sahih kavle göre mal sahibi onu değer farkı ile birlikte alır.

Buluntuyu alan kimse kendisine ait olduğunu iddia eder de ni­teliklerini söyleyemezse veya bir delil gösteremezse, eşya kendisine teslim edilemez. Şayet nitelendirir ve doğru söylediği zannedilirse, kendisine teslim etmek caizdir. Mezhep alimlerince kabul edilen ri­vayete göre, eşyayı kendisine vermek vacib değildir. Nitelendiren ki­şiye buluntu verilir de bir başkası kendisine ait olduğuna dair delil gösterirse kendisine teslim edilir. İlk bulan veya nitelendiren kişi buluntuyu telef ederse, delil gösteren telef edeni zamin kılar, ama karar nitelendiren kişinin aleyhine alınır.

Ben diyorum ki; en sahih kavle göre harem bölgesindeki bu­luntuyu alıp temlik etmek helal değildir. Harem bölgesindeki bulun­tuyu ilân etmek kesinlikle vacibtir. Allah daha iyi bilir.

B. LAKİT (BULUNTU ÇOCUK)

Buluntu çocuğu alıp muhafaza etmek farz-ı kifayedir. En sahih kavle göre, terk edilmiş çocuğu alan kimsenin şahit tutması vacibtir. Çocuğu alan kişinin velayet hakkının sabit olması için mükellef, hür, müslüman, adil ve reşid olması gerekir.

Bir köle, efendisinin izni olmaksızın buluntu çocuğu alırsa, ço­cuk kendisinden alınır. Çocuğu aldığından efendisi haberdar ise, kölenin yanında kalmasına karar verilir. Efendisinin izni ile almışsa, efen­disi almış sayılır. Terk edilmiş müslüman çocuğu fasık, kısıtlı veya ka­fir bir kimse alırsa, hakim tarafından kendisinden alınır.

İki kişi buluntu çocuğu beraber aldıklarını iddia ederlerse, ha­kim çocuğu uygun gördüğü kişiye veya onların dışında bir başkasına verir. İkisi beraber görür de birisi önce davranarak alırsa, diğerinin iddiası reddedilir. Şayet ikisi beraber alır ve her ikisi de almaya ehil iseler, en sahih kavle göre zengin olan fakire ve adil olan adil olma­yana tercih edilir. İkisi aynı seviyede iseler aralarında kura çekilir.

Şehirde oturan bir kimse bir çocuğu görüp alırsa, onu köye götüremez. Ama en sahih kavle göre bir başka şehre götürebilir. Bu kişi yabancı ise, çocuğu kendi beldesine götürebilir. Köyde bulunursa, şehre götürebilir. Köyde yaşayan bir kimse şehirde bir çocuk görürse, bunun hükmü şehirde yaşayan kimsenin hükmü gibidir. Yani çocuğu köye götüremez. Şayet köyde bulursa, çocuğun köyde kalmasına ka­rar verilir. Zayıf kavle göre ise bulan kişi hayvanlarını beslemek için devamlı bölgeden bölgeye göç ediyorsa, çocuk kendisine verilmez.

Buluntu çocuğun nafakası, buluntu çocuklar için vakfedilmiş umumi maldan harcanır. Veya çocuğun Özel malından harcanır. Özel maldan maksat üzerinde bulunan elbise, altına serilmiş sergi, cebin­de bulunan para ve başka şeyler ile beşiği yanma veya altına konul­muş para gibi şeylerdir. Bir evde bulunursa o ev kendisine ait sayılır. Fakat evin altına defnedilmiş mal kendisine ait sayılmaz. Keza en sahih kavle göre, çevresine bırakılmış elbise ve diğer emtia da ken­disine ait sayılmaz.

Çocuğun mal varlığı bilinmiyorsa, en zahir kavle göre devlet hazinesinden kendisine harcama yapılır. Bu olmazsa, müslümanlar kendisine kafi gelecek malı borç verirler. Bir kavle göre kendisine nafaka olarak verirler. En sahih kavle göre çocuğu bulan kişi, çocu­ğa ait olan malı muhafaza eder. Hakimin izni olmadan malından kendisine harcama yapılamaz diye alimler görüş birliği etmişlerdir.

  1. Buluntu Çocuğun Müslüman Köle Veya Kafir Olduğuna Karar Vermek

İçerisinde zımmi bulunan İslam ülkesinde veya fethedilip sulh yolu ile küffarın elinde kalmasına karar verilen veya cizye ile mülk edindikten sonra içinde müslüman olan ülkede bulunan çocuğun müslüman olduğuna karar verilir.

Buluntu çocuk müslümanlarm meskun olmadığı, kafirlerin ol­duğu diyarda bulunursa, onun kafir olduğuna; müslümanlarm esir olarak bulundukları veya ticaret maksadı ile bulundukları bir ülke­de bulunursa, en sahih kavle göre müslüman olduğuna karar verilir. Bir ülkede bulunan çocuğun, müslüman olduğuna hüküm verilir de zımmi bir kimse kendisinin nesebinden olduğuna dair şahit göste­rirse, çocuk nesebine dahil olur ve küfürde ona tabi olur. Kafir bir kimse delil göstermeksizin buluntu çocuğun kendisine ait olduğunu iddia ederse, mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre küfürde ona tabi olmaz. Çocuğun müslüman olduğu iki şekilde daha tespit edilir ki, bu iki şekil buluntu çocuk için geçerli olmaz:

1- Doğum: Hamilelik döneminde annesi veya babası müslü­man ise kendisi de müslümandır. Çocuk buluğ çağma erdiğinde küfrü kabul ederse, mürted olur. Hamilelik döneminde annesi ile ba­bası kafir ise ve sonra birisi müslüman olursa, çocuğun müslüman olduğuna karar verilir. Baliğ olduktan sonra küfrü seçerse, mürted olur. Bir kavle göre aslî kafir olur.

2- Esaret Hali: Müslüman bir kimse yanında annesi veya ba­bası olmayan bir çocuğu esir alırsa, çocuk müslüman olmakta ona tabi olur. Şayet zımmi olan kimse bir çocuğu esir alırsa, en sahih kavle göre çocuğun müslüman olduğuna hükmedilmez. Anası-ba-bası zımmi olan mümeyyiz çocuk tek başına İslam’a girerse, en sa­hih kavle göre müslümanlığı sahih olmaz.

  1. Buluntu Çocuğun Köleliğine
    Veya Hürriyetine Taalluk Eden Hükümler

Buluntu çocuk kendisinin köle olduğunu ikrar etmezse, hür sayılır. Bir kimse onun köle olduğuna dair delil gösterirse, köle oldu­ğu sabit olur. Çocuk bir kimsenin kölesi olduğunu ikrar eder ve o şahıs da onu doğrularsa, sözü kabul edilir. Ancak daha önce çocuğun hür olduğuna dair bir ikrarın geçmemiş olması şarttır. Mezhep alim­lerince kabul edilen rivayete göre, onun hürriyetine delil olacak satış ve nikah gibi bir tasarrufta bulunmamış olması şart değildir.

Bilakis en zahir kavle göre, bu tasarruflarda bulunduktan sonra aslî köle olduğu ve gelecekte olacak hükümler hakkında yapacağı ikrar kabul edilir. Geçmişte başkasına verdiği zarar ile ilgili hükümler hakkındaki ikrarı kabul edilmez. Vermesi gereken bir borcu olur da köle olduğunu ikrar ederse ve elinde malı varsa, borcu o maldan ödenir.

Bir kimse elinde delil olmadığı halde buluntu çocuğun kendisi­nin kölesi olduğunu iddia ederse, bu iddiası kabul edilmez. Keza ço­cuk da o şahsın kölesi olduğunu iddia ederse, en zahir kavle göre id­diası geçerli sayılmaz.

Bir kimse elinde bulundurduğu mümeyyiz olan veya mümeyyiz olmayan çocuğun kendisinin kölesi olduğunu iddia ederse ve bulan ki­şi tarafından durumu bilinmiyorsa, köle olduğuna hükmedilir. Şayet çocuk buluğ çağma erer de: “Ben hürüm.” derse, en sahih kavle göre hür olduğuna dair şahit göstermedikçe iddiası kabul edilmez.

Bir kimse şahit göstererek buluntu çocuğun köle olduğunu söylerse, iddiası şu şartla kabul edilir: Mülkiyetine geçirme sebebi için şahit göstermelidir. Bir kavle göre sadece: “Mülkümdür.” deme­si, onun kölesi olduğuna yeterli delil olur.

Hür ve müslüman bir kimse buluntu çocuğun oğlu olduğunu söylerse, nesebine dahil olur ve onun terbiyesi ile ilgilemeye kendisi daha layıktır. Bir köle buluntu çocuğu nesebine katarsa, çocuk ona ait olur. Bir kavle göre efendisinin onu tasdik etmesi şarttır.

Bir kadın buluntu çocuğu nesebine dahil ederse, en sahih kav­le göre ona ait olmaz. Şayet iki kişi buluntu çocuğun kendilerine ait olduğunu iddia ederlerse, müslüman ve hür olan zımmi ve köle ola­na tercih edilmez, iddiada bulunanların şahitleri yoksa iakidin kime iltihak edeceği kaifçe (bilir kişice) tespit edilir ve hangisinin nesebi­ne katarsa çocuğu o alır. Kaif yoksa veya tespit edemezse veya hiç­birinin de nesebine katamazsa veya her ikisine de dahil ederse; ço­cuk buluğa erdikten sonra tabiatı ile onlardan hangisine meyleder­se, onun nesebine dahil edilmesi emredilir. Şayet her ikisi bir birine zıt iki şahit gösterirlerse, en zahir kavle göre her ikisinin delili düşer ve kaifm sözü tercih edilir.

Hayat Rehberi

Lükata (Buluntu)

Açıklamalı Minhac Tercümesi (Şafii İlmihali) – İmam Nevevi | İnterGez

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.