Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 9°C
Hafif Yağmurlu
İstanbul
9°C
Hafif Yağmurlu
Cum 7°C
Cts 11°C
Paz 10°C
Pts 11°C

88 – Gaşiye Suresi | Şifa Tefsiri

Bu sûre Mekke’de nazil olmuş ve 26 ayettir. Allah(cc) gönüllerimizi Kur’ân’a imandan, dilimizi de Kur’ân oku­maktan uzak tutmasın. Sözlerin en güzeli Allah kelamıdır. En doğrusu Allah kelamıdır. İnsana ait olan her söz zamanla yıpranıyor. Elbiselerimizin, bedenlerimizin, dillerimizin yıprandığı gibi, kelimele­rimiz, cümlelerimiz de zaman içerisinde yıpranıyor,

88 – Gaşiye Suresi | Şifa Tefsiri

Gaşiye Suresi | Şifa Tefsiri ( Mahmut Toptaş )

Ama ölmeyen, “Hay” olan, “Bakî” olan Allah (c.c)’ın kelamı ise so­nuna değin devam edip gidecektir. Ona sarıldıkça yükseleceğiz, O Allah’ın bize gönderdiği sağlam ipidir. Eğer ona sarılacak olursak, bu dünyadaki insanoğluna gelebilecek bütün bela ve musibetlerden -bu bela ve musibetler insanı cehenneme götüren bela ve musibetlerdir-însanı korur ve müşrikliğin, Allah’tan başkasına tapınmanın, Allah’tan başkasına boyun eğmenin insanlara verdiği zararlardan da insanı korur.

İnsanlar değişir, insanların vasıtaları da değişir ama insanoğlunun halet-i ruhiyesinde değişiklik olmaz. Kur’ân-ı Kerim’i baştan sona yap­tığım tefsirde aldığım notlarla bir risale olarak yayınladığımız “Küfür Cephesinde Yeni Bir Şey Yok” isimli kitabımızda da beyan ettiğim gibi; şuanda yaşayan imansız kesimin insanların mutluluğu saadeti hak­kında söyledikleri sözler, koydukları kurallar ve bu kurallarını uygu­latma konusunda baş vurdukları her türlü tedbir, hile, plan ve program­ları gözden geçirdiğimizde, yeni bir şeyin olmadığını görüyoruz. Ancak aletlerde değişme var.

Yani devenin yerine araba, uçak veya uydu girmiştir. Ancak için­deki insan Hz. Adem gibi yiyen insandır, Hz. Adem gibi içen insandır. Hz. Adem gibi uyuyan, uyanan, gezen, konuşan insandır. Bu insanlar ihtiyaçlarını karşılamak için başvurdukları yollar da ikiye ayrılır. Ya haram yoldandır ya helal yoldandır.

Onun için Allah (c.c), Mekke dönemindeki insanını bize tarif eder­ken; “bu imansızların, bu Mekke’li putperestlerin, bu kendi çıkarları için sana karşı duranların söylediklerine aldırma. Bunlar yeni bir .şeyler söylemiyorlar. Daha önce Musa (a.s)’ın karşısına dikilenler de aynı şeyi söylüyorlardı. Nuh (a.s)’m karşısına dikilenlerde aynı şeyi söylü­yorlardı. Bunların kalpleri birbirine benzer.”[1]

Bunları şunun için söylüyorum: Kur’ân-ı Kerim’den herhangi bir sure veya ayet-i kerimeyi okuduğunuzda ayetin anlamı her ne kadar Mekke dönemini çağrıştırıyor ise de, kıyamete kadar gelecek insanların dav­ranışlarına sözlerine karşı söylenmiş sözlerdir. Veya yol gösteren ayetlerdir.

Gaşiye suresinin manasını anlarken, Mekke dönemine gitmiyece-ğiz. Hemen çevrenizdeki insanları göreceksiniz. Gazetelerde okudu­ğunuz insanları göreceksiniz, televizyondan seyrettiğiniz insanları gö­receksiniz.

Bir alışkanlık vardır. Vaizlerimiz vaazlarım yaparken, cemaat hayal aleminde uhud harbine gider veya Bedir harbine gider. Öylesine sahneler anlatılır ki, hep kumun içerisinde, kılıçlar çekilmiş, kelleler düşmuş, ya kazanılmış veya kaybedilmiş. Cemaat kendi kendine şöyle der: “Kılıç dönemi geçti. Biz 2000’li yıllarında yaşıyoruz. Keşke o za­man olsaydım da müslümanların safında bulunsaydım. Ama günü­müzde şartlar değişti.”

Onun için ayetleri okurken biz, o dönemden ilhamımızı alarak, o dö­nemdeki sahabenin davranışlarım alarak günümüzde, kendi çağımızda hayatımızı belirleyeceğiz. Ebu Cehil’in yaptıklarını ve söylediklerini öğrenecek, günümüzde Ebu Cehil’in neslini devam ettiren fikir bazın­daki insanları da görür gibi olacağız.

Gaşiye Suresi Mekke’nin ilk dönemlerinde nazil oluyor. Peygamberimiz (s.a.v) kendisini tarif ederken; “geceleyin ateş yakan insanın, ateşine doğru gelen kelebeklerin yanmaması için nasıl ki, ateşi yakan adam çırpınırsa, ben de ümmetin yanmaması için, insanlığın yan­maması. için onların bel kemerlerinden tutup çekmek istiyorum..” buyuru­yor, işte hoş görü denilen şey budur.[2]

Son günlerde’en çok konuşulan ve yalama olan kelime “Hoşgörü”. Bazı insanlar bu kelimeyi yalama yapmışlardır. Gönlünde zerre kadar insan sevgisi olmayan insanların dillerinden hiç düşürmedikleri bir ke­lime bu. Hayatta bir defa olsun müslümana hoşgörü ile bakamayanlar, % 98’i müslüman olan bu memleketin insanlarına hoşgörü ile bakama­yanlar hoşgörü üzerine açık oturumlar düzenliyorlar.

Hatta bir tanesi diyorki; % 98 müslümanlar bir araya gelseler, “biz İslâmı isteriz” deseler ve bu görüşlerini sandıkta da beyan etseler, yi­nede onlara hiç bir şeyimizi teslim edemeyiz diyor ve bunu alenen söylüyor, ve “bu da çoğunluğun despotluğu” dur diyor.

Yani kendilerinden başka hiçbir kimseye hayat hakkı verilmeyece­ğini ifade ediyorlar. Daha sonrada hoşgörü üzerine açık oturum düzen­liyorlar.

Hoşgörü Peygamberimizin yaptığıdır. “Bu imansızlar yanmasın” diye çırpınma halidir. Gece ve gündüz, yanmasınlar diye feryat etme halidir. Bu yolda mahm son kuruşuna kadar harcama halidir Peygamberimiz bunu yapmıştır. Zamanım son saniyesine kadar bu yolda harcamıştır.[3]

1- Sonra gaşiyenin (herşeyi kaplayanın) haberi geldi mi?

Gaşiye: Bütün insanlığı kaplayacak olan, bütün-insanhğı örten o dehşetli sahne: Yani kıyamet. İnsanlık deyince, insanların üzerinde ol­duğu, dağlar, taşlar, denizler, ovaların hepsi bunun içine girer.[4]

2- Bir kısım yüzler o gün korkmuştur.

Milyarlarca insan, özellikle imansız kesim Allah’ın huzurunda başı önde tirtir titremektedir. Orduların hiç faydası yok, silahların, uyduların hiç bir faydası yok. Dünyada da bunların faydası olmadığım bir rüzgar estiğinde, bir yağmur yağdığında görü veriyoruz.

Ahirette otorite yalnız ve yalnız Allah’a aittir. Bunu biz Fatiha su­resinde her gün tekrarlıyoruz “Maliki yevmiddin” Yani Rabbim diyor ki; “Ey imansızlar; günahkarlar, Allah’ın huzurunda toplanacak ve hu­zurumda başlarınız eğik, korkak, ürkek ve titrek bir vaziyette dura­caksınız.[5]

3- (Batı! yolda) Amel etmiştir (fakat boşuna) yorulmuştur.

Bu ayete iki türlü mana verilmiştir. Bu dünyada yapmakta oldukları işlerin karşılığının boşa gittiğini, orada ahirette onlara bir yük oldu­ğunu görüvereceklerdir. Veya bu dünyada yüklenmiş oldukları yükün altında çırpınıp duracaklar ve yorulacaklar.

Yani söyledikleri imansız olan her kelime beyinlerinde ateşten ton­larca ağırlığa dönüşecek, boğazlarından geçen her haram lokma boyun­larına ateşten halkalar halinde takılacak ve İslâm’ın aleyhinde attıkları her adım, ateş halinde zincirden halkalar olacak ve ayaklarına takıla­cak ve ateşten yüklerle orada yük taşır halde olacaklar.[6]

4- Kızgın ateşe yaslanacaklar.

5- Kızgın bir kaynakdan sulanırlar.

Yani cehennemde de pınarlar olacak ama içerisinden kaynar sular akacak. Onlar kaynar sularla sulanacak. Bir başka ayet-i kerime1 de Allah (c.c);”Gıslîn” diye ifade etmiş[7] insanların bedenlerinin yanması neticesinde akan irinler, kaynar sular haline dönüşecek ve

onlara içirilecektir.

Bu ayetleri okurken, kafirlere duyururken, intikam alır gibi değil; “yapma, yüreğini, mideni ve ciğerlerini yakma, kendine zulmetme, ahiretteki ateşini bu dünyadan götürme” diye yalvarır mahiyette okumalıyız.[8]

6- Onlar için dikenden başka yiyecek yoktur.

Cehennemliklerin orada hiçbir tatlı, hoşa gidecek bir yiyecekleri yoktur. Ancak kuru diken halinde yiyecekleri vardır. Deve dikenlerinin kurutulmuş halini gözünüzün önüne getirin. Veya oval olan ve her tarafında diken olan puturak veya bıtırak dikeninini düşünün. Bunlar yi­yecek olarak verilecek.

Bunlar cehennemde yetiştiğinden ateş halinde olacaktır. Cehennemde ağaç biter mi? Zaten imansızlar ona da itiraz etmişler. Denizin, o tuzlu suyun içerisinde otlar bitiren ağaçlar bitiren, mercanlar çıkaran Allah (c.c), ateşin içerisinde semenderi yaşatan Allah (c.c), ahirette cehennemin içerisinden de zakkum ağacını bitirir. İnsanın boğazından geçerken, paralıyarak geçen dikkenler. Dikenlerin uçları da, ateşin şiddetinden kavurarak hem de çizerekteh geçecektir. Bu tenimizin yanmaması için, bu bedenlerimizin ateş olup, irin ha­line getirildikten sonra bize içirilmemesi için azami gayret sarfedelim.[9]

7- O (diken) ne besler, ne de açlığı giderir.

O cehennemin yiyeceği olan, insana faydalı olmaz. Vücudun gıda al­masına veya büyümesine hiç bir faydası olmaz, açlığı da gidermez. Açlık hali devam ediyor, dikenleri yemek istiyor ama her lokmasında boğazlarını parçalayarak gidiyor midesine. Susuzluğu kendisini kavu­ruyor ama yanmış insanların irinleri ona kaynamış olarak içirtiliyor.[10]

8- Bir kısım yüzler o gün parlakdır.

Mahşerde insanlar iki guruba ayrılmışlar. O gün bir kısım yüzler yaptıkları suçların, günahların, imansızlıklarının korkusu nedeniyle başları yerde eğik tirtir titremektedirler. Ama bir kısım yüzlerde vardır ki “Allah’ın nimetlerine gark olmuş yüzler, pırıl pırıl, aydınlık ve mutlu­luk yüzlerinden okunmaktadır. Niçin mutludurlar?[11]

9- Çalıştığı için hoşnuddur.

Bu dünyada yaprhış oldukları işlerinin karşılığında hoşnut olmuşlar­dır. Yani vâ’dedilenler Rabbim tarafından verilmiştir. Cennettede se­verek yapacağımız hoşnut olacağımız işlerimiz olacaktır. Dostlar arasında gelip gitmeler, ziyaretler görüşmeler. Bu konuda bir çok ayet-i kerimeler vardır, Sonsuz senelerde yaşanacak olan böyle bir yeri elde etmek için gayret edelim.[12]

10- Yüksek bir cennettedir.

11- Orada boş söz işitmez.

12- Orada akan bir kaynak vardır.

Yani ‘şerefsiz1 kelimesi yoktur. Orada, ‘yavşak’ kelimesi kullanıl­maz. ‘Çamur adam’ kelimesi kullanılmaz orada. İnsan ruhunu rencide edecek, insan beyninin bir telini rahatsız edecek kelimeler kullanılmaz orada. Herkesin dilinde cennet nimetlerinden geliştirilmiş kelimeler, cennetin çiçeklerinin rengine uygun kelimeler, pirıl pırıl sözler, Öylesine gönül alıcı, öylesine gönül yapıcı, öylesine insan gönlünü ok­şayıcı kelimeler vardır orada.

Cennetin ırmaklarından bir akan bir daha akmıyor, birbirine benze­miyor, her gelen bir öncekinden daha güzel ve bu sonu gelmez sene­lerde devam ediyor. [13]

13- Orada yüksek tahtlar vardır.

14- Orada konulmuş kadehler vardır.

15- Dizilmiş yastıklar.

16- Serilmiş halılar (vardır)

17- Devenin nasıl yaratıldığına bakmazlar mı?

Dünyadaki ipekler değil, cennete has bir renk, cennete has bir taze­lik, cennete has bir güzellik vardır.

Develerle ilgili olarak hayvanlar ansiklopedisine bakılabilir. 2 ay susuzluğa dayanabilirmiş. Yani Allah (c.c) onun içerisinde kendi-kendisini ayakta tutacak yedek su depolarını da yaratmış. Böylesine bir varlığı yaratan Allah (c.c) cenneti de cehennemi de yaratır.[14]

18- Gökyüzünün nasıl yükseltildiğine (bakmazlar mı?)

Teknolojilerine hayran olduğumuz ilim adamları gökyüzünde bir şey yaşatmıyorlar. Gökyüzündeki yıldızları sayıveriyorlar daha saymasını da bitirememişler. Bir tek yıldız yaratmaları mümkün değildir.[15]

19- Dağların nasıl dikildiğine.(bakmazlar mı?)

Dünyadaki en iyi dağcılar, bir ağaç yaratmıyor ancak ve ancak ya­ratılmış olan dağların tepesine tırmanma mücadelesi veriyor. Biz de hayranlıkla onun tırmanışını seyrediyoruz. Anlayıverelim Rabbimin kudretiyle bizim kudretimiz arasındaki farkı ki, bizim kudretimizi veren de O’dur, alan da O’dur.[16]

20- Yeryüzünün nasıl döşendiğine (bakmazlar mi?)

Yeryüzüne bakı verdiğinizde bütün güzelliğini orda göreceksiniz, alt tarafta nar, üst tarafta kar, üzerinde selvi gibi yürüyen bir yar var. Dünyanın en güzel desinatörlerinin dizayn ettiği evler tabiattaki gibi olmaz, çünkü onlar da tabiata bakarak yapıyorlar.

Kaşınızı yerinden alırsanız, dünyada kaşınızı koyacak biryer bula­mazsınız. Kaşınız yerinde güzel. Denize atsanız kirletir, parmağınıza koysanız parmak çirkinleşir. Dünyayı dolaşırsınız koyacak yer bula­maz ve tekrar gözünüzün üstüne kaşınızı koyarsınız da, hem siz hemde kaşınız güzel olur.

Her şeyimiz topraktan gelmektedir. Yediğimiz, içtiğimiz ve giydik­lerimiz.[17]

21- Sen hatırlat. Sen ancak hatirlatıcısın.

Yani şu anda bizler Efendimizin varisi ve ümmeti olarak, çağımızın insanına hatırlatacağız. Yolunun sonunun cehenneme vardığını, o yol­dan ayrılması gerektiğini ve peygamberlerin1 yoluna gitmesini, şeyta­nın, Firavun’un, Karun’un, Nemrud’un, Neron’un, yolundan ayrılmasını insanlara hatırlatacağız.[18]

22- Sen onlar üzerinde bir zorba değilsin.

Yani tabancayı beynine dayayıpda zorla “kelime-i şehadet” getirt­mek yok. Çünkü iman gönül işidir, sevgide gönül işidir.[19]

23- Ancak kim yüz çevirir ve inkar ederse.

24- Allah ona en büyük azap ile azap eder.

25- Şüphesiz onların dönüşü bizedir.

26- Sonra şüphesiz onların hesabım görmek bize aittir.

İşte kim inanmaz ve inkar ederse, dönüş yine Allah’adır. Allah’ın ızabı ise büyüktür. Bizim görevimiz, uyarmaktır, duyurmaktır, onun gerisinde hesabı görmekte Allaha aittir.

Kuran

Gaşiye Suresi

Şifa Tefsiri ( Mahmut Toptaş ) | İnterGez

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.