Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 13°C
Hafif Yağmurlu
İstanbul
13°C
Hafif Yağmurlu
Çar 14°C
Per 9°C
Cum 7°C
Cts 9°C

78 – Nebe Suresi | Şifa Tefsiri

Çocukluğunda Kur’ân okumaya giden herkesin, ilk önce ezberlediği surelerden biri olan, “Nebe Suresi” diye isimlendirilen, ama halk ara­sında “Amme” diye bilinen bu sûre, Mekke devrinde nazil olmuş, kırk ayettir. Kur’ân’ın ayetleri ve sureleri bizim her an muhtaç olduğumuz ilaçlar gibidir, güller gibidir.

78 – Nebe Suresi | Şifa Tefsiri

Nebe Suresi | Şifa Tefsiri ( Mahmut Toptaş )

Günümüzde bazıları, senede bir kaç defa Ahireti inkâr fırtınası esti­rirler. Basın ve yayın organlarında bu konu gündeme getiriliyor. Daha ziyade bu konu her sene çok satan gazetelerin 2. ve 3. sayfalarında, genellikle bahara doğru, -bazıları Mart ayında bazıları Nisan ayında şu olayı gündeme getirirler. ”Efendim ruhlar, insan öldükten sonra dünyada yaptığı iyilik veya kptülüğe göre tekrar dünyaya iyi veya kötü olarak geri gelir. Çok kötü bir insan akrep olarak, kablumbağa olarak dünyaya geliyor. Çok iyi bir inşan da yine dünyaya çok iyi bir şekilde geliyor.” iddiasında bulunurlar. Bunu da yaygınlaştırmak istiyorlar. Hedefleri de ahireti inkar etmektir.[1]

1- Birbirlerine neyi soruyorlar?

Allah(c.c); “Neden, neyi birbirlerine sorup duruyorlar?” buyuruyor. Yani insanlar, “ahiret varmıydı yokmuydu?” diye tartışıyorlar. Var di­yenler arasında da ihtilaf var. Ruhani midir yoksa cismani midir? diye. Yani ruhlar mı yalınız dirilecek?, yoksa ruhla beraber cesed de dirilecek mi? diye, Mekke de birbirlerine sorup duruyorlardı.[2]

2- O büyük haberi ki,

Topyekün insanlığın değil, bütün dünyanın, yıldızların, güneşin, yedi kat semanın tamamıyla yok edileceği bir gün olması nedeniyle ondan daha büyük bir haber yok. İşte o büyük haber konusunda birbirlerine so­rup duruyorlar.

Onlar kıyamet konusunda birbirleriyle ihtilaf ediyorlar. Var diyenler mü’minler. Yok diyenler kafirler. “Hayat bu dünyadır. Bu dünyada do­ğarız ölürüz, ahiret diye bir şey yok” diyor kafirler.[3]

İnsan: kötülükten alıkoyan şeyin başında gelen ahirete imandır. Çünkü babasına, dayısına, parasına, makamına, mevkiine, bileğine gü­venen veya kanun bilgisine güvenen bir kısım insanlar; bu dünyada kimsenin .kendilerini cezalandıramayacağını düşünerek, her türlü cina­yet ve hıyaneti işleyebiliyorlar. Dünyadan yakalanmadan da gidebiliyor­lar.

Ama Allah (c.c) cehennemin kenarında bekleyen meleklerin tarifini Kur’ân-ı Kerim’inde yapıveriyor, oraya varmadan kabirde “münker ve nekir’in” olduğunu bize ayetler işaret ediyor. İşte bu inanca sahip olan insanlar bu kötülükleri yapamazlar.

Dünyadaki insanların ahlaksızlaşmalarım, her türlü hayvani istekle­rini, istedikleri gibi yerine getirebilmeleri, için, insanların ahiret inancım yok etmeye yönelik harekette bulunan, bu konuda sistemli çalışan in­sanlar vardır.[4]

3- Onlar, onun hakkında anlaşmazlığa düşmüşlerdi.

4- Hayır, yakında bilecekler.

5- Sonra yine hayır, yakında bilecekler.

Gerçeği bilecekler ama eyvah diyecekler. Ahirette eyvah demenin faydası yoktur. Bu dünyada, iken Allah diyenler ve Allah’ın emir ve ya­saklarına riayet edenler ve kendilerini ahirete göre ayarlayanlar kurtu­luşa ereceklerdir.

Bunların aklına yatmayan nedir? Ölen insanların nasıl diriltileceği konusudur. Rabbim bizim gözlerimizi .tabiata çeviriyor. Rabbim bizi eğitiyor, bize Kur’ân’ını öğretiyor, Allah bize en güzel şekilde konuş­mayı da öğretiyor.

Ah! keşke hem edebimizi hem de edebiyatımızı Kur’ân’dan alabil-seydik. Manasıyle beraber Kur’ân’ı çok okursak, Kur’ân bizi hem edep-lendirir hem de edebiyatımızı öğretir. Allah (c.c) eğitim konusunda bü­tün yeryüzünü bize dershane olarak gösterir. Yeryüzü bizim dersha-nemizdir, sınıfımızdır. Bütün bunlara dikkat çekiyor.[5]

6- Biz yeryüzünü beşik yapmadık mı?

Ahiret inancına akıllan yatmayanlara, Rabbim diyorki; “Yeryüzünü biz beşik gibi yapmadık mı?” Yani insanların yatacağı, yaşayacağı, top­raktan rıziklar çıkaracağı, yiyeceği, okuyacağı, eğleneceği yumuşak bir yer yapmadık mı?”[6]

7- Dağları direkler (yapmadık mı?)

Dünyanın dönüşü esnasında insanları sallamasın, çalkalamasın diye dağları da bir kazık gibi yapmadık mı? diyor Allah.[7]

8- Sizi çift çift yarattık.

Kadın-erkek, eksi-artı, âcı-tatlı gibi herşeyi Allah (c.c) çift yaratmış­tır.[8]

9- Uykunuzu dinlenme kıldık.

Yani uykusunu dinlenme yeri kılmadık mı? Dinlenmek çok ayrı bir şey. Mesela çok ağır bir yükün altından kalkan bir insan 5 saat uzanıp yatsa, ama uyumasa, o zaman mı daha iyi dinlenir?, yoksa 5 dakika uyusamı daha iyi dinlenir. Bir adamı uyutmadan iki gün oturtsalar, o adam bitkin bir hale gelir, yorulur. Amma beş dakikalık uyuması vücu­dunun dinlenmesine sebeb oluverir.

Uyku öyle bir nimetki, yokluğunda ancak anlayabiliyoruz.

Uyku da ölüm gibi bir şey. Akşam ölüyor, sabahleyin tekrar dinliyo­ruz. Allah (c.c) ahirette dirilmenin nasıl olacağını bize uykumuzra gös­terip duruyor.[9]

10-Geceyi elbise yaptık.

Gece, bütün bir yarım kürede kalan insanların elbisesi oluyor. Bir ta­raf uyandığında dünyanın öbür yarım küresindekilere o elbise giydirili­yor. Kem gözlerden saklanıyor. Ayrıca güneşin ışın ve ısısının da etki­sinden korunmuş olarak insanlar geceyi geçiriyorlar.

Günümüzde bu konuda araştırma yapanlarımız, gündüz uykusu ile gece uykusu arasında fark olduğunu, gece uykusunun daha faydalı oldu­ğunu söylüyorlar. Niye? Çünkü tabiat şartlarında bir değişiklik var, gü­neşin ısı ve ışığının insan üzerinde etkisi var. Doğrudan sizin üzerinize doğmasa bile, aldığınız havanız O’nun etkisi altındadır, O’nun yaydığı ışık ve ısının insan üzerindeki etkisi farklıdır.[10]

11- Gündüzü, geçinebilmeyi(maişeti) sağlama vakti kıldık.

Gündüz, çalışmak ve maişet temin etmek içindir. Gündüzün ışığı ve ısısı yal nız görmek için değil çalışmanız için, enerjinize enerji katmak içindir. O halde, geceyi uyku ve istirahat yeri, gündüzüde bir maişet yeri kılan Allah (c.c) dır.[11]

12- Üzerinize sapasağlam yedi (gökyüzü) bina ettik.

Bu ayette “sapasağlam” kelimesi geçmektedir. Bundan neyi anlıyo­ruz biz? Dünyanın kuruluşundan beri güneş ve ay yörüngesinde, insa­noğlunun sayımını yapamadığı yıldızlar yörüngesinde devam edip gidi­yor. Bundan daha sağlam bir şey olur mu? Rabbim böylesine sağlam yedi kat gökyüzü yarattığnı ifade ediyor.[12]

13- Ve (gökyüzünde) parlayan kandili (güneşi) yarattık.

Güneşe bakıyoruz, hem ısı hem de ışığıyla bizi aydınlatıyor, kandil görevini yapıyor. Böyle bir kaynağı insanların faydasına sunan Allah

(cc)’dür.

Günümüzde tükettiğimiz elektriğin parasını ödemede sıkıntı çekiyo­ruz. Ayrıca insanoğlunun ürettiği elektrikler, kandiller, ısılar bitiyor veya arıza yapıp kesiliveriyor.

Halbuki güneş, Hz. Adem’den günümüze kadar ışığını ve ısısını vermeye devam ediyor. Eğer güneşin yakıtını biz verecek olsaydık, bir anlığına bile yetiştiremezdik. Çünkü dünyanın güneşten ne kadar küçük olduğunu bize ilim adamları söyleyiveriyor. Rabbİmiz kasas sûresi 71 ve72. ayetlerinde;”Gece veya gündüz kıyamete kadar devam etse, Onu Allah’tan başka geri getirecek birinin olmadığını” haber vermektedir.

Dünyayı her şeyiyle güneşin içerisine alıvermiş olsak, sobanın içe­risine atılan kağıt gibi bir anda yanıp bitecek. Öyleyse O Allah (c.c)’m ısı ve ışığına karşı ne kadar hamdu sena etsek yine azdır.[13]

14- O sıkıştıran (bulut) lardan şakır, şakır su indirdik.

İlim adamlarımız yağmurun.nasıl olduğu konusunda bize bilgiler ve­riyorlar. Doğrudur. Denize güneş vuruyor, oradan buhar oluyor, rüzgar atına biniyorlar gökyüzüne yükseliyorlar, orada belirli bir tabakaya va­rıyorlar yağmura dönüşüyorlar. Bu bir kanun.

Ama çok ince işleyen bir kanun. İnce işleyen bir kanunun da koyu­cusu olur. Allah (e.c) de; “biz bunu indirmedik mi?” buyuruyor. Yani bu kanunları koyan ve O bulutlardan şarıl şarıl yağmurlar indiren Allah (c.c)’dır.

Hani! ahirete aklı yatmayanlar var. Bakınız bir su, bir havuzdan yok olup gidiyor, buhar olup yükseliyor. Bu, “İnsan öldü toprak oldu veya yandı, tekrar bunu Allah nasil toplayacak?” diyenlere bir cevaptır. Tencereyi ateşin üzerine koydunuz, suyu buharlaştırıp gökyüzüne yük­seltiyorsunuz. Allah’ın onu nasıl topladığını görüyoruz. Yukarıda bulut­larda bir araya getiriyor ve tekrar geriye indiriveriyor. İşte Allah (c.c) toprak olup giden, yanıp duman olup giden insanları da bir gün ahirette öyle toplayiverir.[14]

15- Onunla (su ile), dane ve bitki çıkaralım diye,

16- Birbirine karışmış bahçeler (çıkaralım diye)

Yeryüzünde, o su ile ölü topraklardan, daneleri çimene dönüştüren, çiçeğe dönüştüren, meyveye dönüştüren Allah (c.c), insanoğluna bin­lerce çeşit yiyeceklerin yetiştiği bahçeleri nasip etmiştir.[15]

17- Şüphesiz (müminle-kafiri) ayirdetme gününün vakti bellidir.

O kıyametin vakti vardır. O gün geldi mi, O kıyamet sahneleri gözü müzün önüne gelecek, ve mü’minle kafir ayırdedilecek.[16]

18- O gün Sur’a üfürülür, sizde hemen böiük bölük gelirsiniz.

İşte o sur’a üfrülüp kıyamet vakti geldiğinde, insanlar gruplar halinde Rabbin huzuruna gelecekler. Bir başka ayette ise Rabbim; “Bütün in­sanları önderleriyle beraber çağıracağız” diyor.[17]

Ahirette kiminle beraber olmak istiyorsanız onunla beraber gidiniz Sevgili Peygamberimizle beraber olmak istiyorsanız, O’nun -yolundar gidiniz.[18]

19- Gökyüzü açılır, kapı kapı olur.

20- Dağlar yürütülür, serap olur.

21- Şüphesiz cehennem pusudur.

22- Azgınlar için dönüş yeridir.

O kıyamet gününde gök yüzünden birçok kapı açılır ve yeryüzünde herşey yerle bir olur. Günahlar ve haramlar bizi cehenneme düşüren tu­zaklardır. Cehennem topyekün imansızların varacağı bir yerdir. Cehennem onları gözetlemektedir.[19]

23- Sonsuza değin asırlarca orada kalacaklar.

Sonu gelmez senelerde orada kalacaklardır. Elimizin kibrit ateşine dayanamayacağım biliyorsunuz. Öyleyse kendinizi sonu olmayan ce­hennemin ateşinden koruyunuz.[20]

24- Orada serinliği ve içeceği tatmazlar.

25- Ancak kaynar su ve irin (içerler)

26- (yaptıklarına) uygun bir ceza olarak.

27- Şüphesiz onlar hesabı ummuyorlardı.

28- Ayetlerimizi yalanladikça yalanladılar.

29- Biz herşeyi kitapda saydık.

30- Tadın (azabı) size azapdan başka birşey artırmayacağız.

Aldığınız her nefes Rabbim tarafından bilinmektedir. Ağzınızdan çı­kan her kelime kayda geçmektedir. Yaptığınız her hareket kayda geç­mektedir. Hayatta, fotoğraf çektirir gibi yaşayalım. Nasıl ki fotoğraf çektirirken her şeyimize özen gösteriyoruz, öyleyse hayatımızı yaşar­ken de aynı şekilde ibadetlerimize, hal ve hareketlerimize, konuşmala­rımıza, her türlü ilişkilerimize de özen göstereceğiz. Ölçümüz daima, Allah’ın kitabında indirdikleri vede bir örnek olarak biz insanlar arasın­dan seçilen Peygamberimiz(s.a.v.)’in yaşantısı olmalıdır. Çünkü her şeyimiz melekler tarafından kaydedilmektedir.[21]

31- Müttâkiler için mutlaka kurtuluş vardır.

Allah’tan sakınan, O’nun emrettiklerini yerine getiren, gönülden O’na bağlanan, bu dünya hayatında adım atarken, “ayağıma diken batmasın” diye dikkat eden adamın hali gibi gözünden, kulağından, elinden, dilin­den, vücudunun herhangi bir yerinden gönlüne günah sıçramasın diye dikkatle yürüyen insanlara “muttaki insan” deniyor. Bu insanlar için cennet vardır.[22]

32- Bahçeler ve bağlar (vardır).

33- Tomurcuk memeli yaşıt kızlar.

O muttaki insanlara cennette, bu dünyadakilerle kıyaslanamayacak kadar güzellikte bahçeler vardır. Yine orada kadınlar ve erkekler evle­neceklerdir ve yaşlan da denk olacaktır. El değmemiş, yüzünde göz izi olmayan eşler vardır.[23]

34- Dolu kadehler, (vardır).

35- Orada (cennette) boş söz ve yalan işitmezler.

İftiralar, gıybetler yoktur. İnsan gönlünü tırmalayan kelimeler yoktur orada.[24]

36- (Bunlar) Râbbinden bir mükafat ve yeterli bir bağış olarak (verilir).

37- Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbi ve Rahman’indan (bir bağıştır) Ona söz söylemeye güçleri yetmez.

38- O gün Ruh ve Melekler dizilecekler. Ancak Rahmanın izin verdikleri konuşacak ve Oda doğruyu konuşacak.

Şefaat Allah’tandır. Allah’ın şefaat izni verdiği insanlar; Peygamberler ve salih. insanlar da, ancak o zaman konuşurlar ve doğ­ruyu konuşurlar.[25]

39- İşte bu gün kesin olacaktır. O halde dileyen Rabbine bir dönüş yolu edinsin.

40- Şüphesiz, yakın bir azapla sizi uyardık. O gün kişi elleriyle ön­ceden gönderdiği (ameli)ni görür ve kafir şöyle der: Keşke toprak ol­saydım.”

Yani bir dünyada iken peygamberler, kitaplar göndererek, geleceği yakın olan o azabtan sakındırdık biz sizi.

Hayvanlarda yaratılacaklar ama toprak olacaklar. Hayvanların top­rak olup gittiğini görünce kafir diyecek ki; “keşke ben de toprak olsay­dım.”

Bu dünyada hayvan gibi yaşayanlar, ahirette hayvan muamelesi görmeyecekler. Çünkü hayvanların iradesi yok, onlar için ceza da, mü­kafat da yok. Ama en güzel şekilde yaratılan, eşref-i mahlukat denilen bu insan, şerefini ve izzetini yitirip hayvanlığa özenince, hayvanlık de­recesinde kalamaz, ondan da daha aşağı, iner. İndiğim de biz görüyo­ruz. Nerede görüyoruz? İsrail’de görüyoruz. Bir kartal bir kuşu parçalar yer ve bitirir. Ama insanoğlu hayvanlaştı mı, hayvandan daha aşağı ini-veriyor ve hayvan gibi yapmıyor, işkence yapıyor.

Kuran

Nebe Suresi

Şifa Tefsiri ( Mahmut Toptaş ) | İnterGez

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.