Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 13°C
Hafif Yağmurlu
İstanbul
13°C
Hafif Yağmurlu
Per 9°C
Cum 7°C
Cts 9°C
Paz 10°C

104 – Hümeze Suresi | Şifa Tefsiri

Bu sure Mekke’de nazil olmuştur. Dokuz ayettir. Allah (c.c), kıya­mete kadar gelecek insanların sosyal, siyasal, hukukî ve her türlü ihti­yaçlarını karşılayacak şekilde indirmiş Kur’ân-ı Kerimi. Her harfine, her kelimesine, her cümlesine büyük manalar yüklemiş. Biz kültürümüz oranında alacağız.

104 – Hümeze Suresi | Şifa Tefsiri

Hümeze Suresi | Şifa Tefsiri ( Mahmut Toptaş )

Nasıl ki, güneşin yedi renginden-binlerce çiçek, kendi yapısına, bu­lunduğu bölgeye ve karakterine, huyuna göre milyonlarca rengi alıyor­lar. Menekşe mor alıyor, karanfil kırmızı alıyor, gül beyaz alıyor.

Biz de Allah (c.c)’ın bizi aydınlatmak, yolumuzu göstermek üzere indirmiş olduğu ve “nûr” diye.de isimlendirdiği Kur’ân-ı Kerim’den, kül­türümüze, yaşımıza, tecrübemize, kazandığımız bilgiler oranında ala­cağız.

Kur’ân’a olan bağlılığımız oranında, iç ve dış dünyamıza Kur’ân-ı Kerim’in ayetleri yansıyacaktır.[1]

1- Diliyle çekiştiren, mim lideriyle alaya alanın vay haline

Veyl; bir: “yazık” manasına gelir, iki: cehennem de bir vadinin adıdır, demişler. “Yazıklar olsun” dense de cehennemde bir vadinin adı da olsa veyl kelimesinden sonra gelen kelimeler genelde kafirlerin, zalim­lerin, fasıklarm ve de münafıkların kötü hareket ve sözlerini bize anla­tır.

Allah (c.c) bu ayet-i kerimesinde de “Lemmaz ve de hemmaz” olan insanları bize tanıyor ve yaptıkları işin kötü olduğunu söylüyor.

Günümüz insanından bazıları, mesala bir hukuk fakültesi Öğrencisi şunu soruyor: “Hocam Kur’ân-ı Kerim’i açtım. Fihristine baktım, ma­nevi tazminat davası diye bir olaya rastlamadım.” Yani şahsa hakaret edilmiş, şahsa yapılan hakaret nedeniyle, O’na ne ceza verileceği?, ona ne söyleneceği? konusunda bir ayete rastlamadım diyor.

Aradığınız bir şey varsa onu bulursunuz. Bir de aradığınızın ne ol­duğunu bileceksiniz. Aradığınızın büyük veya küçük olduğunu da bile­ceksiniz.

Evinin içerisinde iğnesini kaybeden bir insan, gözünü iğneyi ara–maya göre ayarlar. Yüzüğü kaybolmuşsa ona göre gözünü ayarlar. Kitab arayacaksa ona göre gözünü ayarlar. Yani aradığınız şeyi bilir­seniz, otomatikman gözünüz de kendisini ona göre ayarlar.

Bu konu ile ilgili Kur’ân-ı Kerim’de bir çok ayet-i kerime var. Mesela bir Nûr suresinde; “iffetli bir erkek veya iffetli kadına, zina iftirasında bulunan birinin nasıl cezalandırılacağını” Allah (c.c) açık ifadelerle bize Öğreti veriyor.

Bu sure-i celilede de Lemmaz ve de hemmaz insanlara yazıklar ol­sun! veya O cehennemin veyl denilen deresi, Lemmaz ve hemmazlar içindir, manasındadır.

Peki kimdir bu Lemmaz ve hemmaz olanlar? Bu iki kelime birbirle­rinin yerine kullanılabiliyor.

Lemmaz: lügatte sözle insanlara hakaret eden, sözle insanların ar­dından gıybet eden, sözle insanları arkasından çekiştiren manalarına gelir.

Hemmaz da: kıran, ufalayan ve kaş göz işaretleriyle diğer insanları hafife alan, jest ve mimikleriyle insanların şahsiyetini zedeleyen, aşağılayan manasına gelir.

Allah (c.c) de zaten hucurat suresinde; “insanları arkasından çekiş­tirmeyin, jest ve mimiklerle, kaş göz işaretleriyle bir başkasını hafife almayın, hakaret etmeyin, insanlara kötü lakab takmayın” buyuruyor. Yine Hucurat suresinde; “erkekler erkekleri alaya almasınlar, kadın­larda kadınları alaya almasınlar.” buyurur Allah (c.c).

Yani yeryüzünde hafife alınacak insan yoktur. İnsan olmaları hase­biyle hafife alınacak insan yoktur. Ama bu insanlar imansızlarsa, inançları hafife alınır. Sapık ve batıl yolda iseler, o sapıklıkları ve batıl yolları hafife alınır. İnsanın bundan kurtulması için her türlü gayret de gösterilir.

Allah (c.c) insanları hafife almamamız, alaya almamamız, dil ile onu rencide edecek, şahsiyetini ezecek yok edecek kelimelerden, ardı sıra söylenecek kelimelerden, yüzüne karşı da söylenecek her türlü aşağı­layıcı cümlelerden kaçınmamız ve bir de kaş-göz işaretleriyle hafife al­maktan uzak durmamız gerektiğini bize bir çok ayet-i kerimesinde bil­diriyor.

Halbuki günümüzde kendilerini kültürlü kabul edenlerin, birbirleri hakkında söylediklerini, benim burada ifade etmem mümkün değil.

Aynı gazetenin iki köşe yazarı birbirine öyle kelimeler kullanıyor ki, İslâmi kesimin ağzına alması mümkün değil. Allah (c.c) bu tür ifadeleri kullanan, kaş-göz işaretiyle insanları hafife alan ve sözlü kelimelerle insanları aşağılayan insanların cehennem de yanacaklarını bu ayette bize ifade ediyor.

Günümüzde kişinin işlemediği bir suçdan dolayı zanlı olarak tutuk­landığında, hergün şikayet ettiğiniz basında deniliyor ki; “katil yaka­landı, cani yakalandı.” Sonra adam berat ediyor.

Peki zani, cani veya katil olarak resmi kamuoyuna gösterilen bu in­sanın çevresi, tanıdıkları yanında bu insanın yeniden itibarı nasıl dü­zeltilecek. Böylece günümüzde birkısım basın dünya genelinde Lemmazlık görevini yapıyor.

İslâm hukuku ne güzel ifade etmiş. “Beraat-i zimmet asıldır.” Yani suç delillerle ortaya koyuluncaya kadar, kişi hakim nazarında suçsuz­dur. Bu bizim hukukumuzun temelidir.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) döneminde de Lemmazlık görevini, o günün imansız edipleri ve şairleri yapıyordu. Efendimizi hafife alan mısraları döktü rü veri yor şairin biri. Ondan sonra bu dilden dile dolaşa­rak şehrin bir .tarafından diğer tarafına yayılıyor. Arkadan çekiştirme, olmayan şeyi anlatma ve karşısındaki insanı yıpratma operasyonu bu.

Günümüzde tazminat davaları ile tazmin ettirme tarafına gidiliyor. Namusun ölçüsü yok ki, tartılamaz ki. Aynı kelimeyi bir adama söylü­yorsunuz hakim bir milyar lira para cezası veriyor. Aynı kelimeyi bir başkasına söylüyorsunuz, 10 milyar lira para cezasına çarptırıyor, bir başka adama söylüyorsunuz, beş milyon lira para cezası veriyor. Ölçü ne? O konuda ölçüyü koymak mümkün değil.

Parasının hesabını bilmeyenler rahatlıkla hakareti yapıyor. Para ce­zasını öderken bile basının önünde yine aynı hakareti yapıyor.

Öyleyse ne yapacağız? Biz dilimizi kötü kelimelerden, insanları aşağılayıcı bakışlardan ve onların şahsiyyetini yıpratıcı kelimelerdende dilimizi koruyacağız. Hemmaz ve de Lemmaz olmamaya dikkat ede­ceğiz.[2]

2- O ki, malı topladı ve onu (hep) saydı.

Bu Lemmaz ve Hemmazlığı çok mal toplayanlar yapıyorlar genelde. “Fakirler de yapar hocam.” Doğru ama onun yaptığının sayılması sınır­lıdır. Ama zengin öyle değil. Zenginin her söylediği hikmet, kabul edilir. Her davranışına alkış tutacak şakşakçıları ve yayıcıları vardır.

Tabi her mal toplayan; hemmazlık ve lemmazlık yapıyor anlamına gelmez. Haramdan mal toplayan, gayri meşru yoldan zengin olan in­sanlar, insanların mallarını haksız yollarla zimmetine geçiren ve onları hep sayıp döken insanlar bu işi yapmaktadırlar.

Sevgili Peygamberimiz insanların ufuklarını açan bu Kur’ân-ı Kerim’i insanlara duyurmaya başlayınca, Mekke Parlementosunun yöneticileri, eski ifadeyle “Darun Nedve”, bu parlementerler aynı zamanda yeraltı dünyasının da adamları (zaten tarih boyunca kafir devletlerde, yeraltı dünyası ile parlemento birlikte çalışa gelmiştir.)

Peygamberimizi kaş-göz işaretleriyle alaya almaya başlamışlar. Fiilen O’nu tahkir edici hareketlerin içerisine giriyorlar. Deve kesmiş­ler, yemişler, ama devenin karnını ve bağırsaklarını, Peygamberimiz Kabe’nin yanında secdeye vardığında boynundan aşağı dökmüşler.

İşte hemmaz ve de lemmaz.olan bu insanlar, cesaretlerini malların­dan alıyor. Ama Rabbim diyor ki; “Onun malıda fayda vermedi ona ka­zancı da fayda vermedi.” Yani ne ekonomik gücü fayda verdi ne de as­keri gücü fayda verdi.

O malını sayıp döken, malıyla güçlü olduğuna inanan insanlar küçül-düler, yok oldular ama mali varlığı olmayan, hanımının malını da bir kaç senede iman eden insanların karınlarını doyurmak için bitiren ve kendi günlük geçimini kendi alın teriyle kazanan sevgili Peygamberimiz (s.a.v) zaten büyükdü, etrafındaki insanlarda her geçen gün büyüdü.

Bizde mal sayma tarafına değil, insan sayma tarafına yönetelim. Biz insanı kazanmaya çalışalım. İnsanı kazandınız mı o insan sana­tıyla, parasıyla, siyasi itibariyle, rütbeleriyle beraber gelir. Onun içir. hedef insan olmalı.

Biz insanlar arasında da ayırım yapmayacağız. “Bu adamdan ne köy olur, ne kasaba olur” demiyeceğiz.

Biz insanların canlarının cehenneme gitmemesi için itfaiye erinden daha çevik, itfaiye erinden daha eğitimli bir şekilde koşturacağız.[3]

3- Malı, kendisini ebedi kılacak sanıyordu.

Yani ebedi kalacaklarını zannediyorlar. “Ama hocam herkes ölece­ğini bilir.” Herkes öleceğini bilir ama yaptığı iş ve davranışlarına ba­karsanız ölmeyecek gibi davranır.

Bu hepimizde vardır. Yani bu dünyada ebediyyen kalacakmış gibi davranış hepimizde vardır.

Hz. Ali (r.a) diyor ki; “ayağının altında ateş yanarken, üstünde oy­nayan insan yoktur.” Cehennem alevi tutuşturulmuş. Günahı olanları, imansız olanları yakacak şekilde ayarlanmış. Öyle bir yere gitmemek için tedbirinvbu dünyada iken alınması gerekiyor.

Burada mal toplamak kötülenmiş değildir. Bir ayet-i kerimede Rabbim şöyle buyurur; “Onlar zekat vermek için çalışırlar.”

Yani müslümamn para kazanmadaki gayesi ile kafirin para kazan­madaki gayesi aynı değildir. Müslümanlarda mal toplar ama daha çok zekat vermek gayesiyle’ topluyor.[4]

4- Hayır, O muhakkak Hutameye atılacaktır.

Nebeze; atmak anlamındadır. Ancak atılan şeyden hoşlanmadan, tiksinerek atmak manasındadır.” Hutame: cehennemin bir adıdır.[5]

5- Hutamenin ne olduğunu sana ne bildirdi?

Yani bu imansızlar ve mallarını cimrice toplayan, mallarını İslâm düşmanlığı doğrultusunda kullanan ve mü’minleri arkalarından çekişti­ren, kaş-göz işaretleriyle onları hafife alan, tiyatro eserleriyle, oyunlarıyla skeçleriyle, yazılarıyla, makaleleriyle, espirileriyle mü’minleri aşağılayan bu insanlar, Allah’ın tutuşturulmuş ateşi olan “Hutame’ye” atılacaktır.[6]

6- O Allah’ın yakılmış ateşidir.

Kur’ân-ı Kerim’in yalınız bu ayetinde Allah’ın ateşi ifadesi kullanıl­mış. Burada şöyle bir mesaj var insanlara, siz Allah’ın mülkiyetinden hakkınız kadarını değil, hakkınız olmayanı da topluyorsunuz. Topladığınızı dağıtmıyorsunuz, cimrilik yapıyorsunuz. Siz Allah’ın mül­künü kendi zimmetinize geçirdiğinizi zannediyorsunuz.

Öyleyse Allah’ın malını haksız yere toplayanlar, Allah’ın ateşiyle karşı karşıya gelirler.[7]

7- O (ateş) ki, gönüller üzerine çıkar.

Eliniz yanmakla kalmayacak, kalbinize ve beyninize kadar sirayet edecek diyor Allah (c.c). Hatta sana kötülükleri emreden nefs-i emmaren de yanacaktır.[8]

8- O (ateş), üzerlerine kilitlenmiştir.

9- Uzatılmış direklerde (kilitlidirler)

Duvarları ateşten demirler. îçte alevler kaynamaktadır. Kapı ateş, tavan ateş, taban ateş, bütün duvarlar ateş. Alevler ayakların altından kaynıyor ve zehirli dumanlarla boğuluyor insan.

«Alevden direklere kilitlenecekler. Bu ayet-i kerimeleri her okuyuşu­muzda o cehennemi gözümüzün önüne getirerek, kötülüklerden ken­dimizi alıkoymaya gayret edelim. Allah(cc) bizim insanımızı bu duruma düşürmesin, amin.

Kuran

Hümeze Suresi

Şifa Tefsiri ( Mahmut Toptaş ) | İnterGez

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.